Artık vakit gelmişti!..

A -
A +

Dü­rü­ye bu­la­şık­la­rı bı­ra­kıp el­le­ri­ni önün­de­ki ön­lü­ğe ku­ru­la­ya­rak sa­lon­da ça­lan te­le­fo­na koş­tu. Ara­yan Hay­dar Bey­di: - Dü­rü­ye, he­men man­to­nu giy kı­zım, bir tak­si­ye at­la ve (T......) Has­ta­ne­si­ne gel. Şev­val san­cı­lan­mış, ben şim­di onu has­ta­ne­ye kal­dırt­tım. Ba­şın­da ol. Pe­ri­han'la ben ko­nu­şu­rum. Yaş­lı ka­dın he­ye­can için­de te­le­fo­nu ka­pa­tıp he­men man­to­su­nu giy­di ve çan­ta­sı­nı alıp ev­den çık­tı. De­mek ar­tık va­kit gel­miş­ti. Bir tak­si çe­vir­di ve has­ta­ne­nin ad­re­si­ni ver­di. Şev­val ev­den git­ti­ğin­den be­ri haf­ta­da bir ke­re onu gör­me­ye git­miş­ti. Genç ka­dın evin­de sa­kin ve hu­zur­lu bir ha­yat sü­rü­yor­du. Hay­dar Bey onun bü­tün ih­ti­yaç­la­rı­nı faz­la­sıy­la kar­şı­lı­yor­du. Za­man böy­le­ce akıp git­miş­ti... Tak­si has­ta­ne­nin bah­çe­si­ne gi­rip do­ğum bö­lü­mü­nün önü­ne ya­naş­tı. Dü­rü­ye pa­ra­yı öde­yip ko­şar adım­lar­la gir­di içe­ri­ye. Mü­ra­ca­ata sor­du Şev­val'i. Genç ka­dın do­ğu­ma alın­mış­tı. Bek­le­me kıs­mı­na ge­çip bek­le­me­ye baş­la­dı. Bir yan­dan da du­a edi­yor­du. Yak­la­şık üç sa­at son­ra ame­li­yat­ha­ne­nin ka­pı­sı açı­lıp son de­re­ce se­vim­li, sa­rı­şın bir dok­tor ha­nım çık­tı dı­şa­rı­ya. Gü­lüm­se­ye­rek yak­laş­tı Dü­rü­ye'nin ya­nı­na: - Şev­val Ha­nı­mın ya­kı­nı siz mi­si­niz? Dü­rü­ye he­ye­can­la atıl­dı: - Evet ev­la­dım, be­nim. - Teb­rik ede­rim, nur to­pu gi­bi bir kı­zı­nız ol­du. An­ne de be­bek de çok çok iyi. Bi­raz son­ra Şev­val ha­nı­mı oda­sı­na gö­tü­re­cek­ler. O za­man ya­nı­na gi­de­bi­lir­si­niz. Dü­rü­ye el­le­ri­ni aç­tı: - Yü­ce Rab­bim, bah­tı­nı açık et yav­ru­ca­ğın, her iki­si­ne de sağ­lık, hu­zur, mut­lu­luk ver!.. He­men ge­ri dön­dü ve has­ta­ne­nin umu­mi te­le­fo­nu­na yü­rü­dü. Hay­dar Be­yin nu­ma­ra­sı­nı ace­ley­le tuş­la­dı. Az son­ra tok ses­li adam kar­şı­sın­day­dı: - Be­yim, be­yim, bir kız to­ru­nu­nuz ol­du. İki­si de çok iyiy­miş. Hay­dar Bey ağ­la­mak­lı bir ses­le ba­ğır­dı: - Kız ha, çok du­a et­miş­tim bi­li­yor mu­sun Dü­rü­ye kız ol­sun di­ye... Hep bir kız ço­cuk öz­le­mi çek­miş­tim. Oğ­lan­dan ne gör­dük ki... Ben he­men ge­li­yo­rum. Ha, bu ara­da Pe­ri­han'a se­nin bir ak­ra­ba­nın has­ta­lan­dı­ğı­nı, sa­bah ha­ber al­dı­ğı­nı ve onu uyan­dır­ma­mak için be­ni ara­dı­ğı­nı, be­nim de sa­na izin ver­di­ği­mi söy­le­dim. Bir haf­ta ka­dar Şev­val'in ya­nın­da ka­la­cak­sın... Dü­rü­ye çok mem­nun ol­muş­tu: - Al­lah siz­den ra­zı ol­sun be­yim... Te­le­fo­nu ka­pat­tık­tan son­ra he­men ge­ri dön­dü. Şev­val bu ara­da oda­sı­na gö­tü­rül­müş­tü. Te­laş­la ko­ri­dor­da yü­rü­dü ve oda­nın ka­pı­sı­nın önü­ne gel­di­ği za­man se­vin­cin­den ye­rin­de du­ra­mı­yor­du. - Şev­val, gü­zel kı­zım be­nim! Genç an­ne gü­lüm­se­di. Yor­gun ama mut­lu gö­rü­nü­yor­du... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.