Darülaceze müdürü Arzu'nun sorularına cevap verirken yüzü ifadesizdi: - Evet, Nermin Karaman. Baba adı Arif Sıtkı. Buraya geçen sene geldi. Varlıklı bir insanmış zamanında. Ama oğlu bütün parasına el koymuş. Har vurup harman savurmuş. Sonra da Darülaceze'nin kapısına bırakmış annesini. Aslında daha çok da yaşlı değil. Kendini bilmiyor ve kimseyi tanımıyor. Yaşadıkları büyük etki yapmış. Arzu dudaklarını ısırdı: - Peki, oğlu nerede biliyor musunuz? - Hiçbir fikrimiz yok. Buraya bıraktıktan sonra hiç uğramadı. Arzu başını salladı: - Anlıyorum. Tedavi edilme imkânı var mı? Müdür öne doğru eğildi: - Hanımefendi doğrusunu isterseniz burada doğru dürüst bakılma imkanı yok. Özel yerler var. Oralarda çok daha iyi bakılıyorlar. Doktor kontrolünde, yemesi içmesi yaşadığı yer bakımından daha güvenilir ve rahat. Tabii bunun için de para lazım. - O zaman gerekli işlemleri yapın müdür bey, ben hastayı bu kurumlardan birine götüreceğim. Müdür şaşırmıştı: - Hastayı tanıyor musunuz? Arzu başını iki yana salladı, "Bu uzun bir konu..." diye mırıldandı. Ömer'e bu olaydan bahsetmeyecekti. Ömer yıllar önce yaşananları bilmiyordu. Nermin kendini bilmez bir halde ambulansla özel bir bakımevine nakledilmişti. Arzu kadının bütün masraflarını üstlenmişti. Onun yanına gittiği zaman Nermin gözlerini kısarak bakmıştı Arzu'ya sonra da ağlamaya başlamıştı: - Anne, anneciğim benim... Anneciğim... Annemi isterim! Çocuk gibiydi artık. Akli dengesi yerinde değildi. Arzu bakımevinin yetkilileriyle görüşmüş, güvence almıştı. Hiçbir masraftan kaçılmayacak ve her türlü imkan sağlanacaktı. Bakımevi hakkında da özel bir araştırma yapmıştı. Kurum güvenilir bir kurumdu. Nermin'i yerleştirdiği gün eve geldiğinde Ömer onu bekliyordu. Oğluna sevgiyle sarıldı, onun başını okşadı. Ana-oğul evlerinin muhteşem manzarasının karşısında birbirlerine yaslanmış duruyorlardı: - Seninle gurur duyuyorum oğlum. Senin de benimle gurur duymanı istiyorum. Ömer hiçbir şeyden habersiz annesine baktı ve gülümsedi: - Ben seninle her zaman gurur duydum biricik annem... Arzu vicdanının sesini dinlemiş, affetmenin erdemine ulaşmıştı. Geriden kalan sadece Ömer'in unutulmaz anılarıydı. Oğluna sevgiyle sarıldı. Gözleri dolmuştu... -SON-