Hülya hanım karmakarışık bir şekilde dinliyordu kocasını. Aklı yatmıştı. Ne zamandır o da bir evlat hayaliyle yanıp tutuşuyor, zaman zaman ağladığı bile oluyordu. Çok mutlu bir evliliği olmasına rağmen bu eksikliği karı koca yaşıyorlardı. Zengindiler, refah içinde, eksiksiz bir hayatları vardı ama bu yokluk onların mutluluğunda telafisi olmayan bir leke gibi duruyordu. Heyecanlanmıştı Hülya: - Keşke evet dese Safiye... Keşke razı gelse Ayhan.... Nasıl bakarım ben ona biliyor musun? Nasıl mutlu olurum. Pamuklar içinde büyütürüm onu. Kız olsun, oğlan olsun fark etmez. Düşünebiliyor musun? Ayhan bey gülümsedi: - Birlikte konuşuruz Safiye'yle canım. Yarın ben işe geç giderim, oturup konuşuruz, ona da düşünme fırsatı vermiş oluruz hem de. Okuturuz o bebeği, topluma yararlı, eğitimli, aklı başında bir insan yetiştiririz. Hülya hanım yerinde duramıyordu. Heyecan içinde dolanıyordu evde. - Sabah olmaz artık... Bana bu gece uyku yok. Ayhan bey onun bu sevinçli, kuşkulu telaşını sevgiyle seyrediyordu. Karısının elini tuttu: - Sakin ol, sen istemesen de sabah olacak. Bekleyelim, nasıl söyleyeceğiz, ne diyeceğiz onu düşünelim hayatım. Ama önce bir kahve içelim. Haydi gel... *** Safiye kapıyı usulca örttü, mantosunu, ayakkabılarını çıkartıp oğlunu Hülya hanımın ona tahsis ettiği odaya götürdü. Yatırdı. Bu sabah mide bulantısı yine çoktu. Mutfağa geçti. Çayı koymak üzereyken Ayhan beyin sesiyle irkildi: - Hoş geldin Safiye... Günaydın kızım... - Günaydın ağabey... Siz gitmediniz mi işe? - Yok Safiye gitmedim. Seninle konuşmak istiyoruz hanımla birlikte. Gel salona, oturup konuşalım. Biraz sonra Hülya hanım da gelmişti yanlarına. Ayhan bey söze başladı: - Safiye, başına gelenleri biliyorum, içinde bulunduğun durumu da eşim dün gece anlattı. Gerçekten zor... Bak bu arada benim tayinim çıktı. Haziran ayında biz Amerika'ya taşınıyoruz. Safiye korkuyla baktı ikisinin yüzüne... Tek sığındığı yer olan burası da mı kapanıyordu yüzüne? Ayhan bey onun endişesini anlamıştı: - Dur, hemen panik olma. Elbette seni bir yere yerleştireceğiz gitmeden. Ama... Durakladı, nasıl başlayacağını bilemiyordu. Boğazını temizledi yavaşça. Sonra devam etti: - Bir bebeğin olacak. Nasıl bakacaksın? Biliyorsun doğurmak önemli değil, onu yetiştirmek önemli. Bir birey olarak mutlu, rahat yetiştirmek önemli. Şimdi sana bir teklifimiz var Safiye... Hülya hanım nefesini tutmuş, tedirgin gözlerle Safiye'ye bakıyordu. Genç kadın ise şaşkın bir şekilde kendisine yapılacak teklifi merakla beklemekteydi. Ayhan bey derin bir nefes alıp devam etti: - Bak kızım, söylediğim gibi bir çocuğun yetişmesi emek ister, imkân ister. Herkes çocuk dünyaya getirir ama önemli olan, onu, topluma faydalı olabilecek, üretken ve seviyeli bir kişi olarak yetiştirebilmektir. Biliyorsun, bizim evladımız yok. Kader işte... > DEVAMI YARIN