Hastanenin ön kapısında bekliyordu Onur. Servis kapısından beyaz önlüğüyle bir sülün gibi süzüldü Aylin. Koşar adımlarla geldi genç adamın yanına: - Çok kısa bir vaktim var Onur. Bir arkadaşı bıraktım yerime. - Ben de fazla vaktini almayacağım. Bir saat sonra uçağım kalkıyor. Vedalaşmak için geldim. Seni arayacağım. Fırsat bulduğum zaman da geleceğim. Başını salladı genç kız. Gözleri parlıyordu: - Kendine iyi bak... Görüşürüz. Gidince haber verirsin. Onur birkaç saniye onun yeşil gözlerinin içine baktı sevgiyle ve ardından fısıldadı: - Seni seviyorum ben... Bunun vakti zamanı, süresi olmaz. Seni seviyorum Aylin... Genç kız mahcup bir şekilde tebessüm etti: - İstanbul'a gidince bu duygularını daha iyi irdeleme imkânı bulacaksın. Bir dahaki görüşmemizde konuşuruz bunları olur mu? Kendine dikkat et avukat bey! - Siz de dikkat edin doktor hanım... Hoşça kal... Aylin bir müddet kapıda durup baktı onun arkasından. Tam taksiye binerken Onur dönüp bir kez daha baktı ve el salladı. Aylin gülümseyerek karşılık verdi ve taksi gözden kaybolana kadar yerinden kımıldamadı. Onur yol boyunca düşündü. İstanbul'a gider gitmez Fazıl Ahmet Bey'e söyleyeceklerini planladı kafasında. Asla gerçeği söylemeyecekti. Fazıl Bey belki kendi vicdanını rahatlatmayı çok arzu ediyor olabilirdi ama Onur asla Aylin'in bir duygu travması yaşamasına izin vermeyecekti. Sonrasını düşündü gözlerini kapatıp. Taksi Yeşildere'den Adnan Menderes Havalimanı'na doğru hızla ilerliyordu. Ahmet Fazıl Beye tatmin edici bir açıklama yaptıktan sonra Fikret'in söylediklerini dinleyecek ve Aylin'e gerçeği anlatacaktı. Bunda yanlış bir şey yoktu. Ahmet Fazıl Beyin araştırmaları genç kızla tanışmasına neden olmuş, daha sonra gelişen olaylar ise farklı boyutlara gitmişti. Bu gerçeği saklamanın hiçbir anlamı yoktu ve Aylin mantıklı düşünebilen bir kız olduğu için gelişen hadiselerde Onur'un bir yanlışının olmadığını fark edebilecek bir insandı. Biraz rahatlamış olarak gözlerini açtı. Taksi havalimanına girmek üzereydi. İç hatlar kapısına geldikleri zaman içeriden uçağının anonsu duyuluyordu. Aceleyle şoförün parasını ödeyip atladı. Hemen kontrollerini yaptırdıktan sonra koşar adımlarla uçağa doğru ilerledi... Yolculuğu boyunca Aylin'i düşündü. Hayaller kurmak hoşuna gitmişti. Kırk beş dakikalık bir uçuşun ardından İstanbul Atatürk Havalimanı'na indiler. Çok sevdiği İstanbul ilk defa gözüne bu kadar anlamsız görünüyordu. Arabası havalimanının otoparkındaydı. Arabaya binmeden önce cep telefonunu çıkardı ve Aylin'in numarasını tuşladı. - Aylin, merhaba, şimdi indim İstanbul'a... Sakin ve yumuşacık bir ses tonuyla cevap verdi genç kız: - Tamam, kendine iyi bak. Görüşürüz... Telefonu kapattıktan sonra adlandıramadığı bir tebessüm yayılmıştı yüzüne. Arabasına binip kontağı açtı. Doğrudan fabrikaya gidecekti. Bir an önce Ahmet Fazıl Beyi devreden çıkarmak istiyordu. Ona planladığı gibi hiçbir şey bulamadığını söyleyecek, hatta artık bu arayıştan vazgeçmesi için ikna etmeye çalışacaktı.