Aysel ağlamaya başlamıştı...

A -
A +

Ahmet Nejat şaşkın bir haldeydi. Nalan dili tutulmuş gibi hiç konuşmadan hâlâ aynı hayretle dudaklarını ısırıyordu. Tahsin ise gözlerini kısmış genç adama ve karısına bakıyor: - Olamaz, bu olamaz yahu... diye söyleniyordu. Aysel derin bir nefes aldı ve genç adam döndü: - Yavrum benim adım Aysel, ben annenin en yakın arkadaşıydım... Bu sefer Ahmet Nejat'ın rengi sarardı. Kekeledi: - Siz, siz Aysel misiniz? Annem sizden o kadar çok bahsetmişti ki, hatırlıyorum. Bende bir resminiz var. Evet, evet, siz osunuz, şimdi tanıdım. Annemle birlikte çektirdiğiniz bir resim var bende... Aman Allah'ım!.. Bu nasıl bir tesadüf!.. Aysel ağlamaya başlamıştı: - Nihal'im öldü ha? Öldü ha benim güzel kardeşim? Genç adam başını salladı: - Evet, maalesef... Kanser oldu annem. Kurtaramadılar. Ben yedi yaşındaydım annem öldüğünde... Tahsin karısının yanına gidip onun omzunu tuttu: - Gözün aydın hanım, senelerdir Nihal diye ağladın, bak kader onun oğlunu bizim karşımıza çıkarttı. Ahmet Nejat'a döndü: - Burası senin evin artık delikanlı. Biz de anan baban sayılırız. Ben evlendiğimden beri Nihal adını duyarım karımdan. Birbirlerini kaybetmişler. Yıllardır annenin özlemiyle yanıp tutuşuyor benim karım. Sonra ellerini açtı: - Hikmetinden sual olunmaz yüce Rabbim... İlk şaşkınlık atlatıldıktan sonra detaylara girdiler. Yemekler soğumuştu. Nalan atıldı: - Bütün bunları yemekte konuşsak.. Ben de Ahmet Nejat Hoca da açız... Genç adam gülümsedi: - Açlık falan kalmadı Nalan... Her şeyi unuttum. Sofrada Ahmet Nejat yaşadıklarını anlattı. Yetiştirme yurdunu, annesini, okul hayatını... Aysel ise sanki kendi oğlunu bulmuş gibi sevinçliydi. Delikanlının ağzının içine bakıyor, etrafında dört dönüyordu. Yemekten sonra çay demlediler. Ahmet Nejat çaylarını içerken sordu yıllardır merak ettiği konuyu: - Peki Aysel Teyze, annemin bu kadar yakınındaydın, o zaman babam kim? Babamı tanıyor musun? Aysel az kalsın boğuluyordu. Ağzındaki yudumu güçlükle yuttu: - Annen hiç söylemedi mi sana onun kim olduğunu? Genç adam başını iki yana salladı: - Hiç hem de... Hatırlıyorum, büyük bir park vardı İzmir'de, oraya götürdü bir gün beni. Orada anlattı gerçeği. Her şeyi biliyorum ama babamın kim olduğunu bilmiyorum. Sadece nüfusumda yazan adından başka... Adı Faruk... Yanılmıyorum değil mi? Aysel başını iki yana salladı "Hayır yanılmıyorsun oğlum..." diye fısıldadı Ahmet Nejat acı bir şekilde gülümsedi: - Faruk Bayraktar.... Bir gazete kupürü saklamış annem. Orada Faruk Bayraktar'ın düğün haberi yazılı... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.