Nalan hızlı adımlarla evlerinin bulunduğu sokağa girdiği zaman hava kararmak üzereydi. Merdivenleri soluksuz çıkıp kapının ziline bastırdı parmağını. Az sonra içeriden duyulan ayak sesleri yüzünde gayri ihtiyari bir memnuniyet belirmesine neden oldu. Kapıyı açan Aysel kızını görünce sevinçle tebessüm etti: -Hoş geldin prensesim benim. Geç kaldın bugün? - Sorma anne, trafik bir felaket. Biraz yağmur yağdı mı böyle oluyor. Nasıl görsen, dura kalka geldi otobüs. Hızla üzerindekileri çıkartıp oturma odasına daldı. Hazırlanmış sofrayı görünce dudaklarını ısırdı: - Ay nasıl acıktım bilsen... Aysel sevgiyle bakıyordu kızına: - Baban az sonra gelecek. Haydi ellerini yıka, üzerini değiştir, o zamana kadar da baban gelir zaten... Nalan sofradaki sarmalardan bir tanesini hızla ağzına atıp şımarık bir şekilde koşarak koridora doğru ilerledi. Aysel onun arkasından gözlerinde sevgi pırıltıları, içi titreyerek bakıyordu. Yirmi yaşına gelmişti Nalan. Başarılı bir öğrenim hayatı geçirdikten sonra İstanbul Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümünü kazanmıştı. Kocası Tahsin'le birlikte Kimya Mühendisliğinin nasıl bir meslek olduğu hakkında uzun uzun konuşmuşlardı. Sonunda Tahsin karısının omzunu okşayarak: - Neyse hanım, biz yormayalım kafamızı. Bizler onlar kadar okumadık, ne bileceğiz ki... Kız istiyorsa gider, kimya mühendisi olur. Elbet bu mesleğin de bir özelliği vardır. Ama ne iş yapar, nerede çalışırlar bilemem. Aysel ise daha farklı bakıyor, kimya mühendisliğinin daha çok erkek mesleği olduğunu düşünüyordu. Ama Nalan en büyük arzusunun bu bölüm olduğunu söyleyerek son noktayı koymuştu. Oldum olası kimyayı çok seviyordu. Ellerini yıkadıktan sonra odaya geldi: - Bugün yeni bir asistan başladı laboratuvarda. Çok farklı biri. Aysel yan gözle kızına baktı: - Nasıl yani? - Ne bileyim, gizemli bir adam. İnsan yüzüne bakarken tedirgin oluyor sanki. Çekiniyorsun. Çok genç aslında. Yeni asistan olmuş. Aysel gülümsedi: - Öğretmen dediğin azıcık korkutmalı talebeleri... Nalan hayretle baktı annesine: - Aman anne, ilkokulda mıyız? Bu adam sanki esrarengiz gibi... Öyle sert bakışları var ki. Adı da çok karizmatik... Ahmet Nejat Demir... Aysel başını kaldırdı. Gözleri bulutlanmıştı. Eskiyi hatırlamıştı. Mırıldandı: - Nejat mı? Ağabeyimin adı, soyadı da Nihal'in soyadı.... Nalan annesinin dizinin dibine oturdu: - Nihal Teyze hiç aramadı seni değil mi? Başını iki yana salladı Aysel: - Hiç hem de, kim bilir nerededir, ne haldedir?.. Özledim onu... Canım kardeşim benim... Başını pencereye doğru çevirdi. Dolu dolu olan gözlerini kaçırmak istiyor gibiydi... > DEVAMI YARIN