Bu küçük balıkçı kasabasında açtıkları balık lokantasının ünü bütün Ege Bölgesini sarmıştı. İzmir'den Şeref'in dükkanında balık yemek için özel olarak gelen müşterileri vardı artık. Hiç fazla bir ilave yapmamıştı Şeref dükkanına. İlk aldığı hali neyse oydu hâlâ. Yasemin dükkanın nostaljisinin bozulmamasından yana tavır koyunca Şeref de ona hak vermiş, hâlâ sahip oldukları beş masayı bile fazlalaştırmamışlardı. Baba kız kendilerine yetecek kadar para kazanıyorlardı. Küçük bir tekne almıştı Şeref. Zaman zaman kendisi de balık tutmaya çıkıyor, dükkanı için taze deniz balıkları tutuyordu. Esnaflık hayatı boyunca hep dürüst hizmet etmişti müşterilerine. Birçok üst tabakadan müşterisi vardı. Bilim adamları, yazarlar, ressamlar, sporcular vs. hepsi Şeref'in dükkanında hiç olmazsa ayda bir sefer balık yemeden duramazlardı. Bir de derme çatma tabela asmıştı Şeref. "Yasemin Balıkçı Lokantası". Kızının başarısından son derece mutluydu. Seneler Şeref'i yıpratmıştı. Saçlarında bir tek siyah tel kalmamıştı. Bıyıkları, sakalları bile bembeyazdı. Yüzünde derin çizgiler oluşmuştu. Bakışlarında Sena'nın kendilerini terk ettiği gün yerleşen hüzün hâlâ vardı. Yasemin'in zaman zaman Sena'ya ne kadar benzediğini düşünüyor, çok sevdiği karısına olan özlemini kızını seyrederek gideriyordu. Onun evlendiği haberinden sonra bir daha haber alamamışlardı.. Zaten baba kızın arasında Sena ile ilgili tek kelime dahi konuşulmamıştı. Bir gün lokantalarına gelen bir edebiyatçı çiftle sohbet ederlerken sormuştu konukları annelerini... Şeref yutkunmuş tam cevap vermek üzere hazırlanırken Yasemin atılmıştı babasından önce: - Annemi seneler önce kaybettik efendim. O öldü! *** Dükkanın kapanış saati gece on ikiyi geçiyordu. Yaz aylarında insanlar deniz kenarında, dalga seslerinin arasında ve muhteşem bir manzara altındaki bu küçük balıkçı lokantasında geç vakitlere kadar yemek yiyip sohbet etmekten büyük keyif alıyorlardı. O gece de neredeyse bire geliyordu son müşteri hesabı ödeyip kalktığında. Şeref garson olarak çalışan gence döndü: - Mustafa, haydi sen git artık, kalanı ben hallederim. Sabah geç kalma oğlum. - Sağ ol Şeref usta. İyi geceler. İçeriye doğru uzattı başını: - Yasemin abla sana da iyi geceler. - Güle güle canım. Çocuk yeni hatırlamış gibi durakladı: - Yasemin abla, annem bir ara Yasemin kızım uğrarsa sevinirim dedi. Romatizmaları yine azmış. Yasemin ellerini kurulayarak çıktı mutfaktan. Bütün bulaşıkları yıkamış, mutfağı toparlamıştı: - Tamam Mustafa. Yarın bir ara gelirim. Baba kız yalnız kaldıkları zaman birbirlerine gülümseyerek baktılar. Yasemin göz kırptı: - Nasıl baba? Hasılat iyi mi? Bayağı iyi servis vardı bugün! - Allah bereket versin kızım. Çok çok iyi maşallah! İki masa daha eklesek nasıl olur diye düşünüyordum. DEVAMI YARIN