"Babam yaşıyormuş Güzin Abla!.."

A -
A +

Murat o akşam gözyaşları içinde evini boşalttı. Birkaç işine yarayacak eşyayı yanına alıp gerisini eskiciye cüzi bir para karşılığında verdi. Aldığı eşyaları ucuz, plastik bir çantaya doldurup sırtına yükledi. Nereye gideceğini bilmeden yıllardır oturduğu semt olan Samatya'dan uzaklaştı. Artık başka bir hayatın içine doğru adım atmaya başlamıştı. O gece Sirkeci garında sabahladı. Korunaklı bir köşe bulmuş, üzerine yanına aldığı ince bir battaniye örterek soğuktan korunmuştu. Kendisi gibi tren garında sabahlayan birçok insan vardı. Bunların arasında şarapçılar, kimsesizler, ufak çocuklar da bulunuyordu. Hiçbir şey düşünecek durumda değildi beyni. Şu anda daha karar verme aşamasına geçememiş, sadece olanları düşünüyor, beyninin içi "keşke"lerle doluyordu. Her insanın karşılaştığı olağanüstü durumlarda yaptığı gibi sonuçları değil, olanları irdeliyordu kafası sadece. Sabaha karşı bir tek karar vermişti. Ayrıldığı yetimhaneye gidip babası hakkında bilgi alacaktı. Şükrü Bey kendinden çok emin konuşmuştu. Murat bugüne kadar kendisine söylenene inanmış, ailesi hakkında hiçbir araştırma yapmamıştı. Babasının yaşamasının olabilirliği konusunda çelişkiler yaşıyordu. En doğru bilgiyi senelerce kaldığı yetimhaneden öğrenebilecekti... Sabahın ilk ışıklarıyla ağrılar içinde kalktı sığındığı köşeden. Her yeri tutulmuştu. Çantasını toplayıp dışarı çıktı. Bir simitle karnını doyurduktan sonra yürümeye başladı. Kaldığı çocuk yuvası Bolluca'daydı. Otobüs durağına geldiği zaman Gaziosmanpaşa otobüsünün beklediğini görerek aceleyle bindi. İki vasıtayla gidecekti. Bir buçuk saat sonra yıllarının geçtiği, çocukluk döneminin acı tatlı hatıralarıyla dolu binadan içeri girerken yüreğinde tuhaf bir eziklik vardı. İdare binasının alt katındaki danışmada tanıdığı insanlar vardı. Bunlardan biri de Güzin Hanımdı. Güzin Hanım balık etinde, kırk beş yaşlarında siyah kısa saçlı, dudaklarında her zaman tatlı bir tebessüm taşıyan orta boylu bir bayandı. Murat'ı görünce gözlerini kırpıştırdı, biraz daha dikkatle baktığı kaşlarının çatılmasından belli oluyordu. Sonra ince sesiyle bir çığlık attı: - Murat, Murat Arkan... Sensin... - Evet Güzin Abla, benim... - Aman Allahım, bu ne güzel bir rastlantı böyle, gel buraya, nerelerdesin, ah bir gidiyorsunuz, ondan sonra doğru dürüst haber alamıyoruz sizden, neler yapıyorsun bakalım? Murat kadının masasının yanındaki sandalyeye oturdu. - Ne olsun Güzin Abla, yaşamaya çalışıyorum işte... On dakikalık bir sohbetten sonra Murat kımıldandı: - Ben buraya şey için gelmiştim Güzin Abla... Bazı şeyler duydum. Ailem hakkında... Güzin Hanımın kaşları çatıldı. Yüz ifadesi ciddileşmişti: - Ne duydun Murat? - Babam, babam yaşıyormuş Güzin Abla, bilgi almak istiyorum. Başarabilir miyim? Güzin Hanım kollarını yana sarkıttı. Dikkatle bakıyordu genç adamın yüzüne. Birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra ayağa fırladı: - Gel benimle... Hızlı adımlarla koridorda ilerlediler. Büyük bir kapının önünde durup birkaç defa kapıyı tıklattı. Sonra beklemeden daldı içeriye. Şişman, gözlüklü, elli yaşlarında bir adam başını kaldırdı onları görünce... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.