"Babamı rahat bırak anne!.."

A -
A +

Leyla Hanım mutlu bir şekilde oturdu sofraya. Azize yorgun olmasına rağmen oldukça keyifli görünüyordu. Faruk Bey ise aç bir kurt gibi sarılmıştı birbirinden nefis yemeklere. Leyla Hanım başıyla işaret etti kızına: - Şu babanın haline bak. Şişmanlıyorsun diyorum, inanmıyor. Azize bir kahkaha attı: - Rahat bırak babamı anne... Canı istiyor baksana, ne kadar iştahla yiyor. Faruk Bey kendisinden bahsedildiğini neden sonra fark ederek soru dolu gözlerle baktı karısına ve kızına. Her ikisi de bu bakışlar karşısından kahkahalarını tutamadılar. Azize atıldı: - Babacığım bu gidişle yüz kilo olacaksın. - Elimde değil kızım, Hafize mükemmel yemek pişiriyor doğrusu... Yemekten sonra kahvelerini içtiler. Üçü de mükemmel döşenmiş salonda, karşılıklı İtalyan stili koltuklarda oturuyorlardı. Faruk Bey fincanını maun sehpanın üzerine bırakarak kızına döndü: - Anlat bakalım yavrum, nasıl gidiyor? Omuzlarını kaldırdı Azize: - Bildiğin gibi baba. Emniyet yetkilileriyle yavaş yavaş tanışmaya başladım. Kibar bir şekilde "hayırlı olsun" diye ziyaretime geliyorlar. Uyum içinde çalışmak zorundayız malum... Bunun dışında bir şey yok. Bu şehrin suç oranı oldukça yüksek. İşimiz çok anlayacağın... Başını salladı Faruk Bey. Çalışkan ve değerli bir hukuk adamı olduğu için kızının işinin ne kadar zor olduğunu biliyordu. Arkasına yaslandı: - Bizim barodan bir arkadaşın kızı mezun oldu. Karısına döndü: - Dinçer Seferoğlu. Tanırsın, bir kere karşılaşmıştık. Karısı da avukat. Severim Dinçer'i. Kızı şerefine bizi bugün öğlen yemeğe götürdü. Kızı İngiliz Edebiyatı Bölümünden mezun olmuş. Nasıl mutluydu bilsen... Bir akşam bekliyorlar bizi. Leyla Hanım gözlerini kıstı: - Hatırladım. Karısının adı Ferda idi değil mi? - Evet, evet... - Çok hoş bir bayandı. Çok beğenmiştim. Değerli insanlar... Azize Serap annesine baktı: - O zaman bir akşam gidin ziyaretlerine anne, bak hem kızları mezun olmuş. Leyla Hanım yeşil gözlerini kıstı: - Gidelim ya... Biraz sosyal hayatımız olsun. Son zamanlarda kapanıp kaldık eve... Azize Serap biraz daha oturduktan sonra anne ve babasından izin isteyip iyi geceler dileyerek odasına gitti. Yorgundu. Aklı işindeydi. Gelen davaları düşünmekten kendini alamıyordu. Yeşil, ipekli pijamalarını giyip eline bir hukuk kitabı alarak yatağına girdi. Bütün vücudu külçe gibi olmuştu. Bir müddet okuduktan sonra gece lambasını söndürüp yorganı çekti. Yine her zamanki gibi düşünceler beyninde dans etmeye başlamıştı. Özellikle son zamanlarda kimseye belli etmemesine rağmen gerçek ailesini çok fazla düşünür olmuştu... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.