Orhan sabah erkenden kalktı. Bir gün önce telefon etmiş, telefonu açan Saliha'ya hafta sonunda gelip oğlunu göreceğini söylemişti. Bir hafta olmuştu Emre Can gideli. Burnunda tütüyordu biricik yavrusu. Geceleri uykusundan onun adını bağırarak uyanıyor, sanki yanıbaşında yatıyormuş gibi bakmak için fırlıyordu yatağından. Ama bomboş odada kendine geliyor, sonra içi acıyarak yeniden gözlerini kapatıp, uyumaya çalışıyordu. Güzelce giyindi. Saat onbire geliyordu. Evden çıktığı zaman güneşli bir gün vardı dışarıda. Enver beyin büyük görkemli villasına geldiği zaman üstünü başını düzeltti. Buraya bir kere, Selda ile gelmişti. O günü hatırladı yüreği burkularak. Nasıl aşağılanmış, kovulmaktan beter olmuştu. O gün gelmişti Selda kendisine "evlenelim" diye. Bütün bunları düşünerek geçti bahçeyi. Kapıyı çaldı, nefesini tutarak beklemeye başladı. Az sonra Saliha göründü: - Hoş geldiniz Orhan bey. Yutkundu genç adam. Gülümsemeye çalıştı: - Merhaba. Ben geldim. Emre Can'ı görmek istemiştim. - Biliyorum, buyurun. Beyefendi yoklar, hanımefendi odasında. Siz aşağıda göreceksiniz oğlunuzu. Kadını takip etti içeriye girerek. Tahmin ettiği gibi kendisine görünmek istemiyordu Selda'nın ailesi. - Böylesi çok daha iyi diye düşündü... Az sonra Saliha oğlunu getirdi kucağında. O anda bütün sıkıntıları silindi Orhan'ın. Bebeği hiçbir şeyden habersiz, kocaman, tıpkı annesine benzeyen yemyeşil gözlerini açmış, şaşkın şaşkın bakınıyordu. - Oğlum, canım oğlum benim, bak, baban geldi. Sarıldı, bağrına bastı, öptü, kokladı yavrusunu. Bulunduğu yer bodruma inen bir sahanlıktı. Orasını münasip görmüştü kayınvalidesi kendisi için. Ama Orhan içinse farketmiyordu. Yer ve şekil önemli değildi. Yeter ki oğlunu kucaklayabileceği bir mekan olsun. Durmuyordu bunların üzerinde. Daha fazla bir şey de beklemiyordu zaten. Bir, bir buçuk saat kadar oturdu oğluyla. Saliha'nın sesiyle toparlandı: - Orhan bey, sanırım Emre Can'ın mama saati geldi, sonra da uyuyacak. Gitmesi gerektiğini kibar bir dille hatırlatmıştı hizmetçi kadın. Başını salladı: - Tamam Saliha hanım, alın çocuğu. Sağlığı iyi değıl mi? - Merak etmeyin, çok iyi bakılıyor, büyük bir ihtimamla ilgileniyoruz. Aşıları yapıldı, doktor kontrolünde. Sevindi Orhan. Bir kez daha baktı oğluna. Gülücükler yapıyordu bebeği. İçinden onu kucaklayıp alıp uzaklara gitmek, kimsenin bulamayacağı yerlere kaçmak geldi. İstemeye istemeye uzattı oğlunu: - Size emanet Saliha hanım, uslu çocuktur zaten. Sonra geldiği gibi sessizce çıktı. Arkasını dönüp baktığı zaman üst kattaki perdenin ardında bir siluet gördü. Olcay hanım, onun ardından gizlice bakıyordu. DEVAMI YARIN