Arkadaşından ayrıldıktan sonra adımlarını sıklaştırdı. Hava kararmıştı. Evin önüne geldiği zaman salondan sızan ışığı gördü. Anahtarıyla açtı kapıyı. Evdeki tuhaf sessizliği hemen fark etti. Bir anda içini kaplayan sıkıntıya bir anlam veremeden salona girdi. Kemal beyleri görünce neşe içinde bağırdı: - Ah, Kemal amca, Saliha teyze... Özlemiştim sizi... Herkes ona döndü. Meral karşısındaki insanların bakışlarındaki garipliğe bir anlam veremedi: - Hayrola, ne var? Kötü bir şey mi oldu? Nevin hanım adeta inledi, tutamadığı gözyaşlarını bırakmış, yanaklarından süzülüyordu. Meral şaşkın bir şekilde korkuyla tekrarladı sorusunu. Ferit bey bitkin bir halde cevapladı, sesi perişandı: - Serdar çok hasta Meral, Serdar ölüyor kızım... Genç kız gözlerini babasının gözlerinin içine dikmiş, boş bir şekilde bakmış kalmıştı. Söylenenleri anlamaya çalışıyordu. Birden dudaklarının kenarında alaycı bir gülümseme belirdi. Başını iki yana salladı: - Yok canım, bir dakika, nereden çıkmış bu? Olur mu hiç öyle şey? Kim dedi? İnanmadığını belirten bir el hareketi yaparak sandalyelerden birine oturdu. Ama ona dikkatle bakan bir insan hareketlerindeki tedirginliği hemen farkederdi. Ferit bey, yanaklarına süzülen iki damla yaşı parmaklarının ucuyla sildi, kızına baktı acınacak bir şekilde; - Keşke dediğin gibi olsaydı yavrum, keşke yanılmış olsaydık. Ama maalesef, yarın ağabeyini hastahaneye yatıracağız... Kemal amcan defalarca kontrol etti tahlilleri. Maalesef Serdar'ımız kan kanseri kızım. Meral başının döndüğünü hissetti. Gayri ihtiyari masanın kenarını tuttu usulca. Dudaklarını ısırmış, çaresiz bakışlarını babasına dikmiş, onun ağzından çıkan sözlerin ne büyük bir felaketi anlattığını düşünüyordu. Yan gözle annesine baktı. Nevin hanım acı haberi duyduğu andan beri usul usul ağlıyordu. Sanki salonda değilmiş gibi bulunduğu yerden uzak, dalgın bir şekilde başını öne doğru hafifçe sallayarak sessizce gözyaşı döküyordu. Saliha hanım onun yanında oturuyor, ellerini ellerinin arasına almış merhamet ve sevgiyle okşuyordu. Başka bir teselli yolu bulamıyordu kadın. Meral duyduklarının kötü bir şaka olmadığını artık anlamıştı. Söylemek istediği sözcükler boğazında düğümleniyor, dudakları kilitlenmiş gibi kıpırdanamıyordu. Büyük bir gayret sonucu çıktı kelimeler ağzından: - Peki ne olacak şimdi? - Yarın hastahaneye yatıracağız kızım, üniversite hastahanesine. Haldun'a gittik. O mutlaka yatması lazım dedi. Herşey baştan yapılacak. Ama... Başını yere eğdi, dudakları titremeye başlamıştı yeniden. Kemal bey atıldı: - Ferit, Allah rızası için topla kendini, sağlam olmak zorundasın, sen böyle yaparsan.... > DEVAMI YARIN