"Başka çaremiz yok yavrum!.."

A -
A +

Necla Öğretmen Zübeyde Hanımın getirdiği mis gibi kokan kekik çayından bir yudum aldı. Aliye bir köşeye büzülmüş sessiz sessiz hıçkırıyordu. - Şu sübyanım sabaha kadar susmadı öğretmen hanım. Ben gözümü kırpmadım. Çok düşündüm. İcap ederse kızımın hasretini kabullenirim ama o adama gelin vermem gül goncamı. Karşısında duracağım o vicdansızların. Bana yardım et öğretmen hanım, çaresiz kaldık! Necla hanım düşünceliydi. İçini çekti: - Çok isterim Zübeyde hanım. Benim de aklıma geldikçe içim parçalanıyor. Ama ne yapabiliriz ki... Zübeyde başını kaldırdı. Necla Hanımın gözlerinin içine baktı: - Al götür kızımı öğretmen hanım. Buralardan gitsin, okusun. Senin gibi ayaklarının üzerinde dursun. Necla hanım hayretle gözlerini açtı: - Aman Zübeyde Hanım, nereye götürürüm ben Aliye'yi? Ben buradayım, burada kalıyorum. Küçücük çocuğu nereye yollarız? Bu işler zaman ister. Gizlice parasız yatılı imtihanlarına sokalım desek vaktimiz yok. Hafta sonunda düğün diyorsun. İmtihanlara daha bir buçuk ay var. Jandarma komutanıyla konuşayım desem önüne geçemeyiz. Bir yolunu bulur Davut efendi. O çözüm değil. Zübeyde atıldı: - Yok mu bir tanıdığın, güvendiğin be öğretmen hanım? Necla durakladı, kaşları çatılmıştı. Birkaç saniye süren sessizlikten sonra mırıldandı: - Belki annemler... Annemle teyzem bize yardımcı olabilirler belki. Ama yaptığımız iş kanunsuz olur. Bulurlarsa Aliye'yi biz suçlu oluruz. Zübeyde heyecanlanmıştı: - Nereden bulacaklar öğretmen hanım? Bizim ağzımızda kilit olduktan sonra... Hele sen evet de, gerisini ben alırım üstüme. Kızımı o adama vermektense yollarım başka yere. Necla Hanım tedirgin bir şekilde yalvaran gözlerle kendisine bakan Aliye'ye bir göz attı. İçi parçalanmıştı: - Hele dur, ben bir arayayım annemleri... Hemen kalktı yerinden. Çantasını alıp fırladı. Kapıdan çıkarken döndü: - Benden haber bekle Zübeyde Hanım. Bir, bir buçuk saate kadar geri döneceğim. Öğretmen hanım gittikten sonra Zübeyde Hanım kızına baktı sevgiyle: - Ağlama bebeğim... Kokuna hasret kalırım ama bilirim ki sen başarırsın. Gidersin sessizce, okursun güzel kızım. Burada sana hayat yok. Burada telef olacaksın. Gözümün önünde harcanacaksın. Aliye atıldı: - Anam, özlerim seni... - Olsun, özlem olsun çektiğimiz. Bilirim ki sen büyük adam olacaksın, bilirim ki sen emin yerdesin. Sarıldılar birbirlerine. Başka hiçbir çare gelmiyordu kadıncağızın aklına. Kokladı kızını. Bağrına bastı. Onun narin, küçücük vücudunu kollarının arasında sıktı. - Başka çaremiz yok yavrum. Başka çaremiz yok... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.