Poliklinik kalabalıktı. O kadar erken gelmiş olmasına rağmen yine de yirmi ikinci sırayı alabilmişti. Mesainin başlamasına bir buçuk saat vardı. Etrafına bakındı. Servis kapısının önündeki bütün kanepeler doluydu. Yaşlı kadınlar, çocuklu kadınlar, yaşlı erkekler, hasta yüzlü insanlar bekleyip duruyorlardı. Danışmaların önündeki kuyruk neredeyse bahçeye taşmıştı. Hastanenin insanı hüzünlendiren, rahatsız eden acı yüzü gözlerinin önündeydi şimdi. Bulunduğu sosyal konum nedeniyle hiçbir zaman karşılaşmadığı bu manzaraları sadece duydukları ve gazete ve televizyonların yazdıkları ve gösterdikleriyle biliyordu. Şimdi canlı olarak şahit olduğu bu manzaranın söylendiği kadar içler acısı olduğunu görmek üzmüştü genç avukatı... Ayakta bekleyen yaşlı bir kadına yerini verdi. Bir buçuk saati etrafta oyalanarak geçireceğini düşündüğü için hastane içinde ileri geri yürümeye başladı. Giriş kapısının yanındaki kafeteryadan bir bardak çay ile bir poğaça aldı. Karnını doyurdu. Zaman çok yavaş ilerliyormuş gibi geliyordu. Bahçeye çıktı. En yakındaki bir bayiden gazete aldı, polikliniğin önüne geri döndü. Sonunda birkaç hemşire poliklinik kapısında göründü. İçeride bir hareketlilik olduğu gözleniyordu. Biraz sonra kapıda beliren iri yarı bir hastabakıcı bağırdı: - Bir, iki, üç numaralar... İçeriye. Muayene başlamıştı. Gazetesini katlayıp beklemeye başladı. Bir buçuk saat kadar sonra hastabakıcı kendi numarasını bağırdı: - Yirmi iki numara... Hazırlan. Hemen kapıya yürüdü. Birkaç dakika sonra kısa boylu, minyon bir hemşire bağırdı: - Onur Karoğlu... Hemen daldı odaya. Evraklarını kapının hemen yanında masada oturan hemşireye uzattı. Hemşire kafasını bile kaldırmadan eliyle karşı odayı işaret etti: - Doktor hanım içeride, girin!.. Onur heyecandan terlemişti. Kapıyı tıklatarak usulca açtı. İçerisi bembeyazdı. Bir muayene yatağı, bir paravan, bir de küçük masa vardı. Kapının sağ tarafında çelik bir dolap duruyordu. Masada önündeki deftere eğilmiş Aylin oturuyordu. Onur usulca yaklaştı: - Günaydın doktor hanım! Aylin başını kaldırdı ve gülümsedi: - Günaydın Onur Bey. Buyurun... Onur onun gösterdiği sandalyeye oturdu. Yüreği fırlayacaktı ağzından. Gerçekten çok güzel bir kızdı Aylin. Ses tonundaki yumuşaklık insana huzur veriyordu. - Avukat mısınız siz? - Evet doktor hanım, avukatım. Hayretle baktı Aylin genç adama. Özellikle poliklinikte rastlamadığı bir sosyal statüden gelmiş olan bu yakışıklı genci inceledi: - Sizi dinliyorum, şikâyetiniz? - Zaman zaman nefes almakta zorluk çekiyorum doktor hanım. Bir de aşırı çarpıntım oluyor. Aylin ayağa kalktı. Onun zarif endamı karşısında âdeta büyülenmişti Onur... > DEVAMI VAR