Kahvaltı sofrasında keyif zamanıydı artık. Karnını doyurmuştu Neriman. Yağda yumurta, reçel, yeşil, siyah zeytin, iki çeşit peynir, salam ve domates ve salatalıktan oluşan mükellef bir kahvaltı yapmışlardı. Adının Ekrem Bey olduğunu öğrendiği yaşlı amca kahvaltının arkasından Neriman'ın hayatında ilk defa gördüğü kalın, kahverengimsi, uzun bir sigara yakmıştı. Puro içiyordu Ekrem Bey. Melahat Hanım ise çayları tazelemiş, karı koca Neriman'ın karşısına geçerek onun hikâyesini dinlemeye başlamışlardı. Hiç eksiksiz her şeyi anlattı genç kadın. En sonunda da: - İşte böyle, babam da istemeyince yapacak bir şeyim kalmadı. Çocuklarıma bakmak zorundayım. Paramı kaptırmasaydım gelir gelmez, böyle perişan olmazdım. Ama dünyada çok gaddar, acımasız insanlar var. Dün gece parkta uyuduk. Uyuduk denmez tabii. Bebeler uyudu, ben bekledim onları. Melahat Hanım ağlamaklıydı. Durmadan dudaklarını ısırıyordu. Ekrem Bey ise düşünceli bir şekilde seyrediyordu Neriman'ı: - Peki kızım, kolay mı sanıyorsun iki yeni doğmuş bebekle iş bulmayı? Neriman iki elini yana açtı: - Yapacak şeyim yok ki amca... Mecburum. Yalvarıp yakaracağım, elbet bir insaf sahibi çıkar. Ekrem Bey acı acı güldü: - Sen herkesi kendin gibi biliyorsun kızım, ah çok saf ve cahilsin, dünya o kadar acımasız oldu ki... Melahat Hanım düşünceli bir şekilde kocasına döndü: - Elif bir şeyler yapabilir mi acaba? Bir arasak... Sonra gülümseyerek Neriman'a döndü: - Elif bizim kızımız. Kendisi doktor. Yeni doçent oldu daha. Belki hastanede falan bir şey bulabilir... Ekrem Bey hemen yerinden fırladı ve şöminenin üzerinde duran telsiz telefonu aldı. Biraz sonra kızına ulaşmıştı: - Elif, benim kızım, baban. Rahat geldik merak etme. Kızım bir problem var. Bugün hastaneden çıkınca bize uğrar mısın beş dakikalığına... Tamam kızım, bekliyoruz. İyi çalışmalar. Telefonu kapatıp gülümsedi: - Akşamüzeri gelecek buraya. Şimdi kızım sen güzel bir banyo yap, sonra yat biraz uyu. Bebekler de rahat etsin. Elif gelince onları da kontrol eder. Muayene eder. Haydi bakalım. Neriman ne diyeceğini bilemedi. Bu iyi kalpli insanlarla karşılaşmasını sabah ezan okunurken yüreğinin en derinlerinden Allah'a, sevdiği kullar hürmetine yalvarmasına borçlu olduğunu düşünerek ellerini açtı ve; - Yüce Allah'ım, sana şükürler olsun, bu insanları karşıma çıkardın. Binlerce şükürler ediyorum sana. Melahat Hanım yaşaran gözlerini göstermemek için başını yan tarafa çevirmişti. Ekrem Bey gülümsedi: - Sen iyi bir kızsın Neriman. Benim de bir kızım var. Başka çocuğumuz yok. Biz ikimiz de öğretmen emeklisiyiz. Merak etme kızım, senin için elimizden gelen her şeyi yaparız. Neriman fırladı yerinden, bu yaşlı çiftin ellerine sarıldı. Öpüp başına koydu: - Ben öğretmenimi çok severdim. Allah razı olsun sizden. Allah razı olsun öğretmenlerden... > DEVAMI YARIN