"Ben babama yardımcı oluyorum"

A -
A +

Pelin basma eteğinin ucundan tutup yerdeki su birikintisinin üzerinden atlayarak koştu. Kapıda beliren kalabalığı uzaktan görmüştü. İçeriye sesleniyordu bir yandan da: - Haydar Abi, müşteri geldi... Biraz sonra yeni gelenlerin yanındaydı. Haydar denilen adam yuvarlak yüzlü, tıknaz, sevimli bir adamdı. Pelin'e işaret etti: - Tamam kızım, geliyorlar, konuştum beyle... Buyursunlar efendim. Alev, Serpil ve Coşkun beğeniyle etrafı süzdüler önce. Pelin hemen atıldı: - Odalarımız ferahtır. Şansınıza bir kafile bugün ayrıldı daha. Yoksa bu mevsimde pek boş yer bulunmaz. Sabah kahvaltısı, isterseniz akşam yemeği de veririz. Duşumuz, banyomuz vardır odalarda. Alev beğeni ve takdirle baktı kıza: - Siz mi işletiyorsunuz kızım burayı? Pelin mahcup bir şekilde boynunu büktü: - Babam işletiyor efendim ama şimdi kendisi burada yok. İş için bir seyahate gitti. Ben de yazları yardımcı oluyorum. Ben okuyorum aslında. Bu sırada Serdar da valizlerle gelmişti. Haydar hemen koşup valizleri almak istedi. Genç adam izin vermedi: - Yok abi, ben taşırım, ikisi de ağır. Bir de çanta var, onu da sen al... Bu sırada takıldı gözü Pelin'e. Hayranlıkla baktı genç kıza. O kadar güzel ve o kadar duruydu ki. Kestane rengi saçları omuzlarından aşağıya iri dalgalarla dökülüyordu. Koyu yeşil gözleri uzun kirpiklerinin arasında bütün gizemiyle saklanıyordu. Çıkık elmacık kemikleri, minik burnu ve biçimli dudaklarıyla tek tek bakıldığında da bütün halinde de çok hoş bir genç kızdı Pelin. Coşkun elini cüzdanına attı: - Tamam o zaman, odalarımızı gösterin bize. Biraz dinlenelim. Yorulduk, uzun bir yoldan geldik. Ben de oğlum da saatlerdir direksiyondayız. Bize bir iki saat sonra da bir çay demlerseniz eğer çok makbule geçer. Pelin gülümsedi: - Tabii ki efendim. Siz ne isterseniz! Akşam yemeği de olacak mı? Alev başını salladı: - Olsun, olsun... Bir de onunla uğraşmayalım. Bak burası ne güzel, denize karşı, mis gibi... Biraz sonra mis gibi sabun kokan, kireç badanalı eski ama temiz odalarına girmişlerdi. Çarşaflar pırıl pırıldı. Sibel ve Serdar için ayrı iki oda tutmuştu Coşkun Bey. Odalarından pencerelerini açtıkları zaman rengârenk begonvillerle, sardunyalarla kaplı toprak yollu bir bahçeyi görüyorlardı ilk etapta. Bütün odalar yan yanaydı. Üçü de koya bakıyordu. > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.