Haşim Bey alaycı bir gülümseme ile süzdü genç adamı: - Biliyorsun ki Betül seni görmek istemiyor. Boşanma davası için müracaatını da yaptık. Bu iş kapandı delikanlı. Görüşecek bir şey yok. Murat dudaklarını ısırdı: - Ya çocuğum? Ben babasıyım onun... Haşim Bey öne doğru eğildi: - Yeni doğmuş bir bebeğin bakımı için, ona babalık yapabilmen için sen şartlarının yeteceğine mi inanıyorsun? O bebeğin velayeti annesinde olacak. Bu konuyu unut delikanlı. Burada önce yasalar ardında da Karahan yasası işler. Bak sana bir miktar para verelim, git kendine yeni bir hayat kur... Murat irkilmişti. Hızla ayağa fırladı: - Ben değerlerimi para karşılığında satmam... Şükrü Bey o ana kadar hiç karışmamıştı. Bu sözler üzerine hızla döndü: - Hangi değerler? Hırsız ve mahkum bir babanın oğlu olma değeri mi? Murat durakladı: - Benim babam öldü! Şükrü Bey bir kahkaha attı: - Kayıtlar öyle demiyor ama.... Merak edip araştırmak bile aklına gelmemiş... Murat sarsılmıştı: - Ben... inanmıyorum size... Bu da beni karalamak için attığınız bir iftira! Şükrü Bey gürledi hiddetle: - Sen kimsin? Bana cevap ver, sen kimsin? Çabuk burayı terk et yoksa seni yaka paça attırırım. Benim kafamı bozma. Haşim Bey ayağa kalkmıştı. Her iki tarafı da sakinleştirme çabasıyla iki adamın arasına girdi: - Sakin olun lütfen!.. Söylenecek her şey Murat Beye söylendi. Konu kapandı. Şimdi o da içinde bulunduğu gerçeği anlayacak ve buradan gidecek. Murat elinden bir şey gelmeyeceğinin bilincindeydi. Kapıya doğru yöneldi: - Bitmedi... Bir gün geri geleceğim. Şükrü Bey bir hamle yaptı genç adam doğru ama Haşim Beyin engeliyle karşılaştı: - Sakin olun beyefendi... Şiddet bizi haksız duruma düşürür. Unutmayın ki henüz kızınızın yasal eşi bu genç. O nedenle düşünerek hareket etmek zorundayız... Şükrü Bey anlaşılmaz bir şeyler mırıldanarak durakladı. Öfkeden kasları seğiriyordu. Murat dışarı çıktığı anda sekreterin odasında beklemekte olan iri yarı güvenlik görevlilerini görünce durakladı. Sonra hiçbir şey söylemeden hızla koridora çıktı. Gözyaşları göz pınarlarında serbest kalmayı bekliyorlardı sabırsızlıkla. Bahçeye çıktığı anda onları serbest bıraktı. Yanaklarından süzülen yaşlar gömleğinin yakasını ıslatmıştı. Hiçbir dayanağı olmadan kalakalmıştı artık. Ne işi, ne başını sokacak bir evi ne de cebinde parası vardı. Nereye gideceğini bilmeden yürümeye başladı. Adımları kendi bildiğine gidiyordu... > DEVAMI YARIN