Kamil Bey sekreterinden oğlunun aradığını öğrenince dudaklarını ısırdı. Sabah erken gelmişti ofisine. Gece uyuyamamıştı. Uzun bir süre tavana bakmış, sonunda yataktan kalkıp sabaha kadar vaktini çalışma odasında geçirmişti. Betül birkaç gün sonra dönecekti. Telefona uzandı. Duygularını her halükarda kontrol etmesini bilen bir insandı ama ilk defa heyecanından ellerinin engellenemez bir şekilde titrediğini fark ediyordu. Konuşmadan önce boğazını temizledi: - Öhhö!... Alo? Alo? Ahizenin öteki ucundan Cüneyt'in cılız sesi duyuldu. Hep böyle olurdu. İçinden çıkamadığı bir durumla karşılaştığı zaman sesi incelir, yardıma muhtaç bir kedi yavrusu haline dönerdi. - Baba! Babacığım... - Cüneyt, nasılsın oğlum? İşte bu cümle yeterliydi Cüneyt için, biliyordu ki babası bundan sonrasında yanında olacak. Bu çetrefilli işten kurtulmasına yardım edecek. - Baba, bir hata yaptım ben... Biliyorum erken uyanamadım ama uyandım sonuçta, ne yapacağımı bilmiyorum şimdi. Pişmanım baba, yapamıyorum burada... Kamil Bey yine kazanmış olmanın verdiği mağrurlukla atıldı: - Tamam, hemen bir taksiye bin ve İzmir'e gel. Orada adına ayrılmış bir uçak bileti bulacaksın, İstanbul'da da şoför alandan alacak seni. Cüneyt yalvarır gibi bağırdı: - Taksiye verecek param yok baba! - Foça'daki ...... Bankasının müdürüne git. O sana gereken parayı verecek. Haydi oğlum, hemen, hemen şu anda... Fazla beklemene tahammülüm yok. Bak saat neredeyse öğlene geliyor. Sana öğleden sonra üç uçağında yer ayırtıyorum. Çabuk ol! Cüneyt telefonu kapattıktan sonra kendini ferahlamış hissetti. Hep böyle oluyordu işte. Kendi başına kararlar aldığı zaman önce yapabileceğini sanıyor, ardından zorlukla karşılaşınca babasından yardım istiyor, bunun garantisini alınca da hiçbir sıkıntı yaşamamışçasına huzur doluyordu. Hemen babasının söylediği bankaya gitti. Müdür beyin yanına çıkıp kendini tanıttı. Müdür iri yarı bir adamdı. En fazla elli yaşlarındaydı. Ayakta karşıladı Cüneyt'i. Belli ki Kamil Beyin itibarı buralara kadar etkisini gösteriyordu. - Babanız Kamil Beyefendiyle şimdi görüştüm. Buyurun Cüneyt Bey... Bir zarf uzatmıştı genç adama: - Bunun içinde işinizi görecek miktar var efendim. Başka bir ihtiyacınız var mı? Cüneyt zarfı alıp gülümsedi: - Hayır, teşekkürler, hepsi bu kadar. Bankadan çıkar çıkmaz etrafına bakındı. Turistik eşya satan dükkanların birinden bir kartpostal aldı ve iki üç satırla ne yaptığını yazdı Saadet'e. Dükkandaki çırak çocuğa biraz para vererek bu kartpostalı kahvehaneye götürmesini söyledi. Hızla ayrıldı dükkandan. On dakika sonra bir taksiye binmiş, Foça İzmir yoluna çıkmış, içi büyük bir dertten kurtulmuş gibi rahat hızla yol alıyordu... > DEVAMI YARIN