"Ben hiçbir şey bilmiyorum!.."

A -
A +

Yaşlı adam anlaşılmaz bir hırıltı çıkardı. Tam bu sırada Müfit Beyin karısı kenarları yaldız şeritlerle süslenmiş ince kulplu fincanlarda kahvelerini getirmişti. Onur teşekkür ederek aldı. Yaşlı kadın kendi kahvesini de alarak tam karşılarındaki koltuğa oturdu. Onur bir yudum aldı kahvesinden ve gülümsedi: - Ellerinize sağlık, çok güzel olmuş... - Afiyet olsun oğlum... Müfit Bey başını ileri geri sallıyordu. Sonunda dayanamadı: - Ahmet Fazıl'la ilgili ne soracaksın evlat? Onur asıl konuya girme vaktinin geldiğini anlamış, heyecanlanmıştı. Öne doğru eğildi: - Yıllar önce olan bir hadise Müfit Bey... Fazıl Bey bana her şeyi anlattı. İnanılmaz bir vicdan azabıyla kıvranıyor... Bu konuda bize yardımcı olabilecek tek kişi sizsiniz. Torununu arıyor Fazıl Bey... Müfit Beyin hanımı hafif bir çığlık attı. Dudaklarını ısırıyordu. Yaşlı adam kaşlarını çatıp düşündü bir süre: - Neden bunca zaman sonra? Vicdanı yeni mi sızladı? Biz karı koca yıllarca böyle bir şeye alet olduğumuz için ayrıca azap çektik... Onur omuzlarını kaldırdı: - Sizin bir suçunuz yok ki bunda... Ne yapabilirdiniz ki? Size verilmiş bir emir var, uygulamak zorundaydınız. O zaman itiraz etseniz kim bilir belki de o bebeğin daha kötü şartlarda bir hayatı olurdu. Müfit Beyin karısı "doğru söylüyorsunuz" anlamında başını salladı. Yaşlı adam başını kaldırdı: - Ne istiyorsunuz benden? Neyi öğrenmek istiyorsunuz? Onur yutkundu, diliyle dudaklarını ıslattı: - Verildiği ailenin kayıtları sizde sanıyorum. Onu bulmama yardımcı olur musunuz? Müfit Bey acı bir şekilde gülümsedi: - Bu saatten sonra insanların hayatını allak bullak etmenin ne anlamı var delikanlı? Aradan çeyrek asır gibi bir zaman geçmiş. O çocuk her nasılsa yaşadığı şartları, ana baba bildiği kişileri benimsemiştir. Onu karıştırmakla çok mu doğru bir iş yapılacak? Onur başını salladı: - Belki haklısınız ama, Fazıl Bey kimsenin hayatını karıştırmak gibi bir şey düşünmüyor. O sadece vicdanını rahatlatmak istiyor, belki o kızcağıza hiçbir şey söylenmeyecek. Bir kere olsun görmek istiyor. Sonra düşünün, eğer uygun olur da bu gerçek ortaya çıkarsa o kızcağızın hakkı olan büyük bir servet var ortada. Yaşlı adam bir süre düşündü. Sonra ikna olmamış bir tavırla başını iki yana salladı: - Ben büyük bir hata yaptım yıllar önce. Bu işe alet oldum sorgulamadan. Şimdi bunu yapmayacağım. Ben hiçbir şey bilmiyorum delikanlı. Kime verildi, nereye gitti, kimin nesi!.. Hiçbir şey bilmiyorum. Ben yaşlı bunak bir ihtiyarım. Hatırlamıyorum. O ki kendi torunu hakkında hiçbir bilgiye sahip olmak istemedi, gözü bile görmek istemedi. Bir kere olsun yüzüne bakmadı, bu saatten sonra çok geç... Ben bu yüzden öfkeliyim Ahmet Fazıl'a... Öyle güzel bir bebekti ki... Boncuk boncuk gözleri vardı... İnsan nasıl kıyabilir, benim hiçbir şeyim değilken ben ve karım kaç gece ağladık onun için. İnsan kendi kanını, kendi canını dışlayabilir mi hiç? Vakit çok geç artık. Ben bilmiyorum!.. > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.