Sermet bir gün önce birahaneden ayrılmadan önce sözleştikleri gibi Turgut'la tanıştıkları kahvede buluştu. Yorgun ve uykusuz görünüyordu. Zaten İstanbul'a geldiğinden beri zayıflamıştı. İçtiği hapların etkisinden olacak gözlerinin altı kararmıştı. Heyecanla yaklaştı Turgut'un oturduğu masaya: - Günaydın birader... Nasılsın? Turgut sigarasını kül tablasına bastırıp gülümsedi: - Seni sormalı hemşerim, akşam dut gibiydin... - Sorma yahu, çok içmişiz... O dehşet haplar zıpkın gibi yapıyor beni. Sabah da bir tane aldım, kendime geldim... Turgut eliyle kahveciye işaret etti: - Buraya iki çay aslanım... Sonra karşısındaki sandalyeye oturan Sermet'e doğru eğildi: - Seni patronla tanıştıracağım bugün. Bu işte çok ama çok para var, göreceksin. Biraz dikkatli ve çevik olacaksın. Bunlara özen gösterdin mi iki aya kalmaz krallar gibi yaşamaya başlarsın. Sermet heyecandan yerinde duramıyordu: - Gözlerimi dört açarım, sen hiç merak etme... Nerede yapacağız bu işi? Turgut gözlerini kıstı: - Yerini patron söyler, genellikle okulların önünde dururuz. Zaten alıcı olan bilir bizi. Gençlere satıyoruz bu hapları. Kendilerine gelsinler, zihinleri açılsın, başarılı olsunlar diye. Bak, sen bile diyorsun zıpkın gibi olduğunu. Onlar da okuyacağız diye didinip duruyorlar, kafaları çalışıyor bu hapları içince... Sermet keyifle gülümsedi: - Kim isterse alsın birader, ben kazanacağım paraya bakarım. Çaylarını içtikten sonra kalktılar. Birlikte cadde boyunca yürüdüler. Yolda Turgut işin inceliklerini anlattı Sermet'e. Ana yola çıktıkları zaman Turgut keskin bir ıslıkla yoldan geçen taksiyi çevirdi: - Yeşilköy'e kardeşim... Sermet'e eğildi: - Gideceğimiz yer İstanbul'un sosyetik yerlerinden biridir. Patron orada oturur. Göreceksin şimdi. On beş dakika sonra gerçekten son derece lüks villaların olduğu bir yere geldiler. Taksi kendisine verilen adresin önünde durduğu zaman Sermet hayranlık ve şaşkınlıkla baktı etrafına. Büyük bir bahçenin içindeki cephesi tamamen camla kaplı, iki katlı bir villanın önündeydiler. Taksinin parasını veren Turgut onun omzuna vurdu hafifçe: - Nasıl? Beğendin değil mi? Aklını başına toplarsan senin de buna benzer evlerin olur. Benim evim de burada, az ileride. Bu kadar lüks değil ama yine de idare eder. Gel bakalım... Bahçeden içeri girdiler. İki tane Doberman cinsi köpek havlayarak yanlarına geldi. Sermet korkuyla geri çekildi. Turgut gülümsedi: - Korkma beni tanırlar, seni tanımaya çalışacaklar şimdi. Sakın sert bir hareket yapma, kımıldamadan dur. Bırak koklasınlar. Kolay değil, patron güvenliğini dikkate almak zorunda... > DEVAMI YARIN