"Ben kimseye kin duymuyorum"

A -
A +

Bahar salona girer girmez kötü bir şeyler olduğunun farkına vardı. On iki senedir bu evde bir yabancı gibi yaşıyordu. Anne ve babasıyla ilişkileri son derece soğuk ve mesafeliydi. O artık bütün her şeyiyle oğluna odaklanmış, onun için yaşıyordu. Cevdet Bey gözlerini kısarak baktı kızına. Bahar'ın gözleri şişti. Yine ağlamıştı besbelli: - Ne o? Yine ağladın mı? Suratın Çarşamba pazarına dönmüş. Bahar usulca "Biraz başım ağrıyor" diye fısıldadı. Kamuran Hanım kocasından aldığı tatsız haberin de etkisiyle başını salladı: - Ne zaman iyiyim dedin ki zaten, şu evin bütün neşesini kaçırmak için birebirsin. İçimizi kararttın artık. Hayatı zindana çevirdin. Bahar derin bir nefes aldı. Hiç cevap vermeden sofradaki yerine oturdu. Az sonra içeriye Umut geldi ve dikkatli gözlerle salondakileri süzerek annesinin yanına oturdu. Cevdet Bey ellerini dizlerine dayayarak kalktı yerinden masaya yaklaştı: - Artık bu bolluk günleri bitiyor, durum kötü, masraflarınızı kısın biraz. Bu çocuğu da okuldan alıp devlet okuluna vereceğim. Bu kadar yükü kaldıracak durumda değilim. Bahar hayretle kaldırdı başını: - Anlamadım? - Anlamazsın tabii, içindeki öfke, içindeki kin etrafını görmene engel senin. Baban olduğumu düşünmüyorsun bile. İntikam alıyorsun adeta, bir eliniz yağda, bir eliniz balda yaşıyorsunuz. Bu değirmenin suyu nereden geliyor haberiniz yok. Batıyoruz, batıyoruz. Kriz fena vurdu bizi. Borç içindeyim. İflas ediyorum. Tabii, sen içinden oh olsun diyorsundur ama yağma yok. Ben batarsam siz de batarsınız, bunu unutmayın. Bahar hayretle dinlemişti babasını. Başını iki yana salladı: - Ben kimseye kin duymuyorum. Yaşayıp gidiyorum işte, istediğiniz yanınızda olmam değil miydi? Ben de yanınızdayım. Sizin söylediklerinizi yaptım, bana neden yükleniyorsunuz? Umut'un dudakları titremeye başlamıştı. Bahar bunu fark etti: - Üzülme oğlum, ben çalışır kazanır yine seni okulundan almam. Kamuran Hanım yüzünü buruşturdu: - Bul babasını gönder, biraz da o baksın... Bahar adeta bir yıldırım gibi fırladı oturduğu yerden: - Anne! Bu şekilde konuşma lütfen. Ben hangi yüzle o insanın karşısına dikilirim, bu kadar mı öngörüsüz, bu kadar mı düşüncesizsiniz, insanların neler yaşadıkları hakkında en ufak bir duyarlılığınız yok mu sizin? Oğluna döndü ve kolundan tuttu: - Haydi Umut, odamızda yiyelim yemeğimizi... DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.