"Ben Malatya mutfağına bayıldım"

A -
A +

Aradan geçen yarım saat zarfında bazı konularda mutabık kalmışlardı. Bayram tatilinde Pelin İzmir'e gidecekti. Murat ise önce İstanbul'a uçacak, ardından ailesiyle birlikte İzmir'e gelip Pelin'in ailesiyle tanışacaklardı. Verdikleri kararı ikisi de beğenmişti. Bu sırada Gülbahar sessizce oturduğu köşesinden dinliyordu gençleri. Dudakları titriyordu nefes alırken. Kendisinin bile farkında olmadığı zamanlarda dökülen gözyaşlarını fark ettirmeden yaşlı, kurumuş parmaklarıyla alelacele siliyordu. Pelin ayağa kalktı: - Şimdi yemek yiyelim artık... Ben bayağı acıktım. Murat keyifle arkasına yaslandı: - Hele ben kurt gibi açım. - Kurutulmuş patlıcan dolması ile kavurmalı erişte çorbası var. Yanında soğan turp keseceğim. Sever misin bilmem... Murat keyifle bağırdı: - Sevilmez mi? Pelin, anamdan buranın yemeklerini iyice öğren bak! Ben Malatya mutfağına bayıldım çünkü... Hele mercimek köftesi, sumaklı ekşili köfte... Saymakla bitmiyor... Pelin narin bir şekilde tebessüm etti. Terek denilen raftan bakır sahanları alıp masaya getirdi. Ahraz Kadının özenle pişirip temiz bir peştamala sardığı kepekli ekmeği sofraya koydu. Bakır maşrapalara ayran doldurdu. Kocaman bir sahandaki patlıcan dolmalarını ocağa koymadan önce çorbayı aldı. Sofraya getirdi. - Haydi Ahraz Anam, gel iki lokma bir şeyler yiyelim... Yaşlı kadın dudaklarını kıpırdatarak kalktı yerinden. Hafif bir öksürük nöbetinden sonra masaya geldi. Murat ciddileşmişti: - Anacığım, bayramdan önce gidip kontrolünü yaptırmamız lazım. İlaçlarını içiyor musun? Gülbahar, Pelin'e baktı onun cevap vermesini bekleyerek. Genç kız başını salladı çorbaları koyarken: - İçiyor, hiç aksatmadan veriyorum. - Aman anam, onları iç. Sakın unutma, seni rahatlatacaktır. Bir an önce iyileş ki bak seni düğünümüze götüreceğim. İnledi Gülbahar. Gözlerini hemen kaçırdı her ikisinden de... Tabağına bakmaya başladı. Ağzını kıpırdatsa hıçkırıkları bunca senelik esaretlerini kıracak, bir çağlayan gibi fırlayacaktı boğazından. Aceleyle kaşıkladı çorbasını. Murat gülümsedi ona bakarak: - Ah anam ah! Haydi bakalım afiyet olsun... Bu yemeklerin ustası Ahraz Anam değil mi? Pelin mahcup bir şekilde baktı Murat'a: - Bilemediniz Murat Bey, bunları ben yaptım. Ama benim ustam Ahraz Ana! Genç adam hayretle açtı gözlerini. Tavırlarından sofradaki lezzete bayıldığı belli oluyordu... DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.