"Ben ne yaptığımı biliyor muyum?!."

A -
A +

Faruk Bey elindeki kahve fincanını sehpanın üzerine bırakıp sevgiyle baktı karısına. Leyla Hanım sarışın, yeşil gözlü, oldukça hoş bir kadındı. Orta boylu ve ince yapılıydı. Minicik bir burnu ve biçimli bir ağzı vardı. Elmacık kemikleri hafif çıkıktı ve gülümsediği zaman sağ yanağında minik bir gamze beliriyordu. Altı senelik evliydiler. Çocuk sahibi olmayı çok istedikleri halde bu gerçekleşmemişti. Faruk Bey mesleğinde oldukça başarılı bir avukat olduğu için oldukça iyi kazanıyordu. Yıllarca doktor doktor dolaşmışlardı evlat sahibi olmak için. Ama en son noktayı iyi bir profesörün teşhisiyle koymuşlardı. Asla çocuk sahibi olamayacaklardı. Bunun nedenini, niçinini asla sorgulamaya kalkmamışlar, evlat hasretini bir çocuk sahiplenerek gidermek konusunda karı koca anlaşmışlardı. Çeşitli kurumlara başvurmuşlar ama bürokratik işlemlerin neredeyse üç dört sene sürdüğünü öğrenmeleriyle umutsuzluğa kapılmışlardı. Faruk Beyin tanıdığı bir adamın getirdiği teklife kadar bu umutsuzlukları devam etmişti. Ama sonunda önlerine bir fırsat çıkmış ve karı koca haberi duydukları andan itibaren sevinçten uyuyamaz olmuşlardı. Sonunda aracının da yardımıyla görüşmüştü Faruk Bey Sermet'le. Eve gelip heyecan içinde kendisini bekleyen karısına müjdeyi vermişti. Heyecanı sesinin tonundan belli oluyordu: - Yarın çocukla birlikte eve geliyorlar Leyla. Leyla Hanım ise mutluluktan ağlamaya başlamış, yerinde duramaz olmuştu. Sabaha kadar konuşmuşlardı. Hayaller kurmuşlar, evlat edinecekleri küçük kızın geleceği hakkında planlar yapmışlardı. Ertesi gün bütün randevularını iptal etmişti Faruk Bey. Karısıyla birlikte evde kalmış, onun heyecanına ortak olmaya çalışmıştı. Zaman ilerledikçe yerinde duramaz olmuştu genç kadın. Saatine baktı: - Kaçta gelecekler demiştin Faruk? Genç avukat gülümsedi: - Bir dakika önce sordun hayatım... - Ben ne yaptığımı biliyor muyum?!. Öyle merak ediyorum ki.. İnşallah bir hayal kırıklığı yaşamayız. Tam bu sırada kapı çalındı. Leyla Hanım gözlerini kapattı, anlaşılmaz bir şeyler mırıldandı. Faruk Bey ise ayağa kalkmıştı. Hizmetçi kız salonun kapısında göründüğü zaman ikisini de yürekleri ağzındaydı: - Misafirleriniz geldiler efendim, salona alıyorum. Leyla Hanım "evet" anlamında başını salladı. Kendine, duygularına hakim olmaya çalışıyordu. Birkaç saniye sonra Turgut ve Sermet göründü. Sermet'in elini tutan küçük Azize korkuyla bakıyordu çevresine. Leyla Hanımın küçük kızı görünce hafif bir çığlık attığı duyuldu. Artık kendini tutamamıştı. - Sen ne güzel şeysin böyle kız!.. Ah, Faruk şuna bak!... Gel bakayım... Adın ne senin? Küçük kız korkarak ilerledi genç kadına doğru: - Azize efendim... - Ne güzel isim bu böyle. Azize... Maşallah sana... Faruk Bey karısının sevincini görünce fazla irdeleyecek bir şey olmadığına karar vermişti: - Evet, ne istiyorsunuz onu konuşalım. Yalnız bir daha asla rahatsız etmeyeceğinize dair yazılı bir belge istiyorum sizden. Bu işleri hepinizden iyi bildiğimin farkındasınız sanıyorum. Turgut ve Sermet başlarını salladılar. İkisi de keyifliydi. Vurgunu vurduklarını düşünüyorlardı. > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.