"Ben Sinan'ın annesiyim!.."

A -
A +

Yasemin, bir saat sonra nöbetinin başına gittiğinde, zaman su gibi akıp geçmeye başlamıştı. Saat yediye kadar vaktin nasıl geçtiğini anlamamıştı. Yedide akşam yemeği için servisten ayrıldığı zaman kantine gitmeden alt kattaki ankesörlü telefonun başına gitti. Sinan'ın numarasını çevirip beklemeye başladı. Çok geçmeden açıldı telefon. Hoş bir kadın sesiydi duyulan: - Alo buyurun? - Affedersiniz Sinan Beyi istemiştim. Ben İzmir'den arıyorum. Karşı tarafta bir duraklama oldu. Sonra sordu kadın: - Siz Yasemin olmalısınız. Ben Sinan'ın annesiyim. Nasılsınız? Yasemin heyecanlanmıştı: - Teşekkür ederim efendim siz nasılsınız? - İyiyiz kızım. Sinan yukarıda odasında, ben haber vereyim. - Size zahmet olacak efendim. Teşekkür ederim. Duyduğu sesten etkilenmişti. Bu sesin sahibinin kendi öz annesi olduğunu bilseydi kim bilir neler yaşardı! *** Sinan'la Yasemin'in tanışmasının üzerinden üç ay geçmişti. Bu zaman zarfında haftada en az üç defa telefonla görüşüyorlardı. Sinan on beş gün içinde kısa dönem askere gidecek, döndükten sonra da ailecek İzmir'e gidip Yasemin'i isteyeceklerdi. Sena Hanımla Sinan bu konu üzerinde planlar yaparken Burhan Bey sessiz kalıyor, hiç karışmıyordu. Olayı ilk duyduğu anda vermiş olduğu tarafsız ve olumluya yakın tepkinin arkası gelmemiş, uzak kalmayı tercih etmişti. O, araştırma için verdiği emrin sonuçlarını bekliyordu. O gün ofisine geldiği zaman masasının üzerinde İzmir bürosundan Necdet Beyin kendisini aradığına dair bir not gördü. Hemen sekreterini çağırdı: - Hülya Hanım Necdet Bey ne zaman aradı? - Dün siz çıktıktan sonra efendim. - Peki, bana hemen bağlayın Necdet Beyi. - Sanıyorum bugün sabah altı uçağıyla kendisi İstanbul'a geliyormuş efendim. Birazdan burada olur. Burhan Bey arkasına yaslandı. Böylesi gerçekten daha iyiydi. Bu meseleleri karşı karşıya konuşmak, detayları iyice öğrenebilmek açısından her zaman daha iyiydi. Herhalde Necdet Bey de işini bilen bir insan olarak böyle düşünmüş olacaktı. - Peki o zaman bana bir kahve söyleyin lütfen. Sekreteri dışarı çıktıktan sonra gözlerini kapattı. Sena son zamanlarda Sinan'ın askere gidişi ve İzmir'deki macerası nedeniyle delikanlıyla ilgileniyordu. Eskiye nazaran daha iyiydi. Zaman zaman uzaklara dalıp gittiği oluyordu gözlerinin. Burhan Bey üzerine titriyordu karısının. On beş senelik evlilik hayatlarında gerçekten mutlu olmuştu Burhan Bey. Sekreter kız kahvesini getirdiği sırada geldi Necdet Bey. Hava limanından doğruca ofise gelmişti. Telaşlı bir şekilde girdi odaya. Hemen elini uzattı: - Merhabalar sayın Burhan Bey. Kusura bakmayın, yol durumu insanı hırpalıyor. - Önemli değil Necdet Bey. Buyurun, siz de bir kahve için. Sekreter kız hemen misafirin de kahvesini getirip Burhan Beye baktı: - Başka bir emriniz var mı efendim? - Hayır Hülya, bana telefon bağlamayın. Gelenler de beklesinler. Önemli değilse erteleyin. Genç kız "Baş üstüne" diyerek çıktı odadan... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.