Öğleye kadar denize girdiler ve güneşlendiler, öğlen hafif bir şeyler yedikten sonra biraz uzanıp kitap okudular... Harika bir tatil geçiriyorlardı. Akşam yemeği zamanı gelince Özlem yeniden heyecanlanmıştı. Bir önceki günde olduğu gibi yine yemek yerken kendini kaybetti. Bahar'ın ikazlarına aldırmadan tıka basa doyurdu karnını. Yemek ardından yine şişmiş, nefes alamaz hale gelmişti. Kumsala doğru yürürlerken kendi kendine söyleniyordu: - Benim için burada tatil yapmak, yiyip içip yatmak demek olacak. Hemen iki şişe soda içmeliyim... Nejat bardaki yerine geçmişti çoktan. Yaklaşan genç kızları görünce gülümsedi. Özlem'i görünce hiçbir şey söylemeden hemen bir şişe soda hazırlayıp bankonun üzerine koydu: - Sodanız Özlem Hanım. Özlem hayretle açtı gözlerini: - Ay nereden bildin? Ama söz bu gece uyumayacağım. Bahar da soğuk bir meyve suyu istedi. Taburelere oturdular. Bahar meyve suyundan bir yudum aldıktan sonra genç adama döndü: - Buradan Kuşadası'na nasıl gideceğiz? Nejat dirseklerini bankoya koyarak sordu: - Ne yapacaksınız Kuşadası'nda? Omuzlarını kaldırdı genç kız: - Gezmek istiyoruz. Efes, Meryem Ana, Şirince... Buraya gelmişken dolaşalım biraz. Nejat gözlerini kıstı: - Kuşadası buraya en fazla kırk dakika. Ama dediğiniz yerlere gitmek için araba lazım. Arabasız çok zor olur. Hepsi de sapa yerlerde. Yoldan sürekli minibüsler geçer ama dediğiniz yerlere değil, sadece Kuşadası'na gider. Oradan tekrar binmek lazım. Biraz zahmetli olur. Hiç gittiniz mi daha önce? Bahar başını iki yana salladı: - Hayır, buraya ilk defa geldim. Biz genellikle Antalya taraflarına gideriz tatillerde. Nejat doğruldu: - Eğer sizce bir sakıncası olmazsa yarın benim izin günüm. Ben sizi gezdireyim. Bir arkadaşımın arabası var, onu alabilirsem... Bahar hemen itiraz etti: - Gerek yok başkasının arabasını almaya. Kiralarız. Ayrıca bize rehberlik etmen de hoş olur. Bildik biriyle gezmek daha güzel tabii ki. Nejat sevinmişti. Memnuniyeti gözlerinin ışıldamasından belliydi... DEVAMI YARIN