Payidar hızlı adımlarla yürüdü durağa doğru. Babasıyla kısa süreli bir tartışma yaşamıştı. Sonunda Şevket Bey konuşmamayı tercih etmiş, Payidar da hiç düşünmeden evden çıkmıştı. Yaşadığı bunalımın içine bir de ailesiyle olan sürtüşmelerinin girmesini istemiyordu. Bunu kaldıracak kadar güçlü hissetmiyordu kendisini. Durağa geldiği zaman saat dokuza beş vardı. Bir köşeye çekilerek beklemeye başladı. On dakika sonra Sedat'ın arabası göründü. Adam direksiyonda gülümsüyordu. Payidar hırsla açtı arabanın kapısını. Asık bir suratla kuruldu koltuğa. Sedat dikkatle baktı ona: - Prensesim, günaydın öpücüğü yok mu? Payidar derin bir nefes aldı ve hızla çevirdi başını Sedat'ın yüzüne doğru: - Günaydın öpücüğü mü? Sabah evden çıkarken karına hoşça kal öpücüğü verdin mi? Sedat beynine bir balyoz yemiş gibi durdu. Arabayı da durdurmuştu. Kendini toparlayarak arabayı sağa çekti. Arkasına yaslandı ve derin bir nefes aldı: - Demek öğrendin? Demek ki hakkımda araştırmalar yapılıyor... Payidar anlamlı bir şekilde gülümseyerek cevap verdi: - Kimseyi araştırdığım falan yok. İlginç bir tesadüf işte. Eniştem görmüş bizi. Rastlantıya bak ki senin arkadaşınmış... O söyledi. Yoksa benim gibi saf ve aptal bir kız nereden bilsin senin evli olduğunu, üç çocuk babası olduğunu... Sedat bir sigara yaktı. İçine çektiği dumanı üfledikten sonra elini Payidarın koltuğuna uzatıp ona döndü: - Bak Payidar, ben sana evli değilim demedim. Hiçbir şey söylemedim. Eğer bana "evli misin?" diye sormuş olup ben de "hayır" deseydim haklıydın. Evet evliyim. Mutsuz, huzursuz bir veliliğim var. Uzun zamandır bitirmek için uğraşıyorum. Bunlar benim gerçeklerim. Bu seni sevmeme engel değil ki... Payidar ağlamaya başlamıştı: - Kendimi aldatılmış gibi hissediyorum... - Biliyorum prensesim, kolay değil, ama sana söz veriyorum, en kısa zamanda bu bağımlılığım bitecek. Bana inan lütfen. Bu güzel ilişkimizi zedeleme. En kısa zamanda ondan boşanıp seninle evleneceğim. Bak o zaman nasıl güzel bir hayatımız olacak. Sana hayal bile edemediğin bir hayat vaat ediyorum. Sana söz veriyorum... Bana inanıyorsun değil mi? Payidar çaresiz bir şekilde baktı adamın yüzüne: - Ben... diye kekeledi. Ben yuva yıkan biri olmak istemiyorum. - Yuva diye bir şey yok zaten. Yıkılmış olan bir şey yeniden yıkılmaz. Payidar inledi âdeta: - Ya çocukların? - Bugüne kadar anne ve babası ayrılmış ilk çocuklar olmayacaklar. Onlar da kabullenecek bunu. Sanırım daha huzurlu olacaklar. Her gün kavga gürültü görmekten onların da psikolojisi bozuldu. Payidar yumuşamıştı. Sedat bu ânı kaçırmadı: - İnan bana hayatım, harika bir hayatımız olacak... > DEVAMI YARIN