Birden ne olduğunu anlamamıştı Emre Can. Bir dedesine, bir anneannesine bakıyordu. Duyduğu şeyleri sindirmeye çalışıyordu. Şaşkın bir şekilde kekeledi: - İyi ama nerede, kim, neden bu zamana kadar beni aramadı, sormadı? Bana açıkça anlatın ne olur. Yaşlı adam başını salladı: - Onun bir kabahati yok oğlum, biz yaptık, bizim yüzümüzden oldu herşey. Yutkundu Enver bey. Suçlu bir ses tonuyla devam etti: - Biz seni kaçırdık, babana göstermedik. Çünkü annen isteğimiz dışında evlenmişti babanla. Onu kendimize layık görmedik. Sonra anneciğin vefat edince mahkeme kararıyla aldık seni. Çünkü çok fakirdi baban. Çok gençti. Seni istediği zaman görmeye hakkı vardı ama ben izimizi kaybettirdim. İsviçre'ye gittik. Bulamadı bizi. Durmadan seni aradığının haberlerini alıyordum hep. Emre Can inledi: - Kim? Babam kim benim? *** Orhan o sabah erkenden atölyeye gitmişti. Kahvaltı falan etmemişti. Bir bardak çay söyledi çay ocağındaki çocuğa. Canı hiçbir şey yapmak istemiyordu. Ofisine geçip koltuğuna oturdu. Başını ellerinin arasına alıp gözlerini kapattı. O halde ne kadar kaldı, bilmiyordu. Ofis kapısının gıcırdadığını duyunca kaldırdı başını. Kapının ağzında Emre Can duruyordu. Şaşkın bir şekilde baktı oğluna. Bir şeyler söylemek istedi beceremedi. Emre Can bembeyazdı. Usulca fısıldadı: - Baba! Orhan gözlerini kapattı. Hayatının en önemli dakikasıydı bu an. Yutkundu. Dudakları kımıldadı belirsizce. Emre bir adım attı ona doğru: - Herşeyi biliyorum baba! Orhan ağlamaklıydı. "Oğlum..." diyebildi sadece. Delikanlı ona doğru koştu. Kollarına atıldı. Birbirlerine sımsıkı sarıldılar. İkisi de hıçkırarak ağlıyordu artık. Orhan onu kokluyor, yıllardır yüreğindeki hasreti bir dakikada dindirmeye çalışıyordu sanki. Dakikalarca kaldılar o şekilde. Neden sonra Orhan kapıya dayanmış onları seyreden Enver beyi fark etti. Oğlunun omuzunun üzerinden baktı yaşlı adama. Onun yüzünde bağışlanmayı bekleyen aciz bir ifade gördü. Emre bir adım geri çekildi: - Baba, onları affet ne olur. Orhan gülümsedi, başını salladı: - Ben hayatımda hiç kimseye kin duymadım evlat. Allah'tan af dilesinler.... Delikanlı geri dönerek dedesinin kolundan tuttu: - Gel dede. Babamla tokalaş, bitirin bu kini, öfkeyi. O benim babam. Enver bey bir adım attı: - Bizi bağışlayacak mısın Orhan? Orhan hemen ona doğru ilerledi. Uzanıp elini öptü. - Bunlardan bahsetmeyelim artık. Her şey bitti. Bana yetişmiş, aslan gibi bir evlat getirdiniz. Teşekkürler. Emre ona sarıldı tekrar: - Ben babamı hep böyle hayal etmiştim işte. Biliyordum böyle bir adam olduğunu. Baba, anneme gidelim... Orhan başını salladı: - Gidelim evlat, o şimdi bizden dua bekliyor... SON