"Beni rahatsız etmeyin artık!"

A -
A +

Hakan ve Dilek balayı seyahatlerinden dönmüşlerdi. Döner dönmez de Kadir Sönmez'in villasına gelmişler, akşam yemeklerini orada yedikten sonra kendileri için kiralanan lüks evlerine gitmişlerdi. Neredeyse bir hafta olmuştu evlerine geleli. Bu zaman zarfında Hakan ailesini hiç aramamıştı. Aramak ihtiyacını da duymamıştı. Dilek ise eski şımarıklığına devam ediyor, Hakan'a inanılmaz istekler getiriyordu. Delikanlı çiçeği burnunda karısının bir dediğini iki etmiyor, hayatını ona odaklamış görünüyordu. O gün sabahtan işe gitmek için kalktığı zaman karısını uyandırmadan usulca giyindi. Ayak üstü birkaç parça bir şey atıştırdıktan sonra dışarı çıktı. Bir taksi çevirerek işinin adresini verdi. Büroya girer girmez sekreter kız ayağa kalktı: - Hakan Bey, babanız aradı. Çok acilmiş. Eve gitmenizi istedi. Hakan suratını buruşturdu: - Nereden çıktı bu? Ne zaman aradı? - Yarım saat oluyor Hakan Bey, sesi çok kötüydü. - Tamam. Şimdi gidip bakarım. Hakan amirinin odasına girip durumu anlatarak izin aldı. Hava çok güzeldi. Güneş pırıl pırıl parlıyordu. İlkbahar bütün canlılığıyla ve tam anlamıyla gelmişti. Bir taksi çevirerek evin adresini verdi. Yarım saat sonra kapıdan içeri girmişti bile. Necile Hanım oğlunu görünce tekrar ağlamaya başladı: - Ah yavrum, kardeşin gitti! Kaçtı Esra... Tanımadığımız bilmediğimiz bir insanla kaçtı gitti. Hakan şaşırmıştı. Babasına baktı. Cahit Bey işe gitmemişti o gün. Oğlunu iki yanağından öptü: - Hoş geldin oğlum... Başımıza bir iş geldi oğlum... Kız kardeşin bize bir iş yaptı! Nerede olduğunu bilmiyoruz. Dün akşamüzeri çıkıp gitmiş. Hakan atıldı: - Polise haber verdiniz mi? - Verdik oğlum, hemen verdik ama, eğer bir zorlama yoksa, kendi isteğiyle gittiyse yapacak bir şeyleri yok... Hakan omuzlarını kaldırdı: - Öyle ya, kendi tercihi, mutlu olsun, ben ne yapabilirim ki baba! Cahit bey şoke olmuştu bu kayıtsızlığa: - Oğlum, kimdir bu adam, neyin nesidir, ne iş yapar? Hakan ayağa kalktı: - Baba bırak bu işleri artık, her koyun kendi bacağından asılır. Öyle tercih etmiş, öyle yapmış. Üzerinde durmayın. Benim yapacak bir şeyim yok. Ben dönmek zorundayım. Bu akşam bir davete gideceğiz. Evde yokuz. Hem sizden rica ediyorum, bu tür meselelerle beni rahatsız etmeyin. Karım hoşlanmıyor iki de bir de aranmaktan. Necile Hanım ağlamayı bırakmış hayretle gözlerini açmıştı. Cahit Bey yutkundu: - Özür dilerim oğlum, bilseydim hiç rahatsız etmezdim seni. Haydi sen işine git. Senin yapacak bir şeyin yok belli. Sana mutluluklar oğlum. Hakan sıkıntıyla dudaklarını büzerek baktı anne babasına. Ardından bir tek kelime söylemeden evden çıktı... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.