Genç kız delikanlının karşısına oturdu. Açık mavi bir hırka giymişti üzerine. Kumral saçlarını açmış, omuzlarına dökmüştü. İnce hatları, biçimli dudakları, minicik burnu ile çok zarif ve güzel görünüyordu. Ozan hayranlıkla baktı onun yüzüne: - O kadar durusun ki, öyle aydınlık bir yüzün var ki Zeynep... Genç kız tam cevap verecekti ki garson yanlarına yaklaştı. Ozan iki kahve söyledi. Sonra genç kızın yüzüne dikkatle bakmaya devam etti. Zeynep utanmıştı: - Ne konuşacaksın benimle? Genç adam dudaklarını ısırdı. Usulca konuşmaya başladı: - Zeynep, ikimiz de aklı başında insanlarız. İkimizin de sorumlulukları var biliyorsun. Ama bir insanın hayatta bazı idealleri vardır. Okumak, meslek sahibi olmak, sonra aklının gönlünün uyuştuğu biriyle bir hayat kurmak... İşte bu çerçevede baktığım zaman mesleğimi seçtim. Allah izin verirse okulumu bitirip en şerefli görevlerden birini yapacağım. Öğretmen olacağım. Sonrasında da... Durakladı, o sırada gelen kahvesinden bir yudum aldı. Şekersiz içiyordu kahvesini. Sonra yeniden arkasına yaslandı. Yutkundu ve devam etti: - Süslü lafları beceremiyorum... Yoğun duygularım var sana karşı. Seninle bir yola, sonuna kadar gitmek istediğim bir yola birlikte çıkmak istiyorum. Benim bir anam var. Babamı seneler önce kaybettim. Orta halli bir aileyiz. Annemin emekli maaşı, babamdan kalan maaşla geçiniyoruz. İyi kötü bir evimiz var. Biliyorum sana yabancı bir hayat bu. Ama sevgi varsa her şeyi halleder diye düşünüyorum. Beni tanımanı istiyorum. Bu yolun sonuna kadar benimle gelip gelemeyeceğini irdelemeni istiyorum. Bana bir şans vermeni istiyorum... Zeynep kahve fincanının sapıyla oynuyordu Ozan'ı dinlerken. Onun sustuğunu fark edince yavaşça başını kaldırıp genç adamın yüzüne baktı. Onun gözlerindeki heyecanı, telaşı görünce gülümsemekten kendini alamadı. Bir yudum kahve içti. Sonra arkasına dayandı: - Ben de seni kendime yakın hissediyorum. Bunun bir arkadaşlık teklifi olduğunun bilincindeyim. Söylediklerini düşündüğüm zaman korkuların olduğunu da anlıyorum. Benim ailemin hayat tarzı, durumu seni endişelendiriyor sanıyorum. Ama bu benim tercihim değil. Benim de annem yok. Hiç tanımıyorum. Babamın sert mizaçlı biri olduğunu hep söylerler. Ama onu da anlamak lazım. Daha birkaç haftalık bebekken eline kalmışım. Aile durumumuza gelince, para, mal, mülk tabii ki önemli ama insanın mutluluğunu biçimlendiren şeyler değil. Duygular önemli, sevgi önemli. Yaşamak için iki lokma ekmek değil mi gereken... Ama huzur için? Sevgi gerekli, anlayış gerekli, karşılıklı fedakarlık gerekli... Sen çok iyi, çok kibar, efendi bir çocuksun. Teklifini kabul ediyorum... Ozan gözlerini açtı. Mutluluğun sıcacık dalgaları yüzüne yayılmıştı. Birbirlerine gülümsediler... > DEVAMI YARIN