Berker durumun bu sefer oldukça kritik olduğunu anlamıştı. Elini kaldırıp polise aldırmadan seslendi Tamer'e: - Ağabey, avukata haber vereceğim hemen. Arayacağım. Gelmesi lazımdı ama gelmedi. Merak etme sen, rahat ol. Görüşürüz. Tamer hafifçe gülümsedi. Yanındaki sivil polisin ikazıyla başını çevirdi ve koridorun sonuna doğru yürümeye başladı. Bitkin görünüyordu. Berker o gözden kaybolana kadar baktı arkasından. Sonra hemen cep telefonuna sarıldı. Sabahtan beri belki on beşinci arayışıydı bu şirketin avukatını. İki sefer konuşabilmişti kendisiyle. Avukat endişe etmemesini, basit bir sorgu olarak geçiştirilebileceğini söylemişti. Berker adamın konuşmasından sanki başından savmak istiyormuş gibi bir hava sezinlemişti. Telefon çalıyordu. Sonunda avukatın sekreteri açtı. Berker heyecanla: - Kardeşim avukat Tahir Zihni bey nerede Allah aşkına? Ben Berker Coşkun. Aldığı cevap kanını donduracak kadar şoke ediciydi. Kalakalmıştı olduğu yerde genç adam!.. Sekreter kız Berker'in adını duyar duymaz ses tonunu değiştirmişti. Sert bir ifadeyle: - Tahir Zihni bey meşguller efendim. Sizinle ilgilenemeyecekler. Berker şaşkınlığı geçer geçmez cevap verdi: - Ne diyorsunuz siz hanımefendi? Tahir Zihni bey rahmetli babamın yirmi beş yıllık avukatıdır, ne demek bizimle ilgilenemeyecekler? Olur mu öyle şey? Lütfen bağlayın telefona. Karşı tarafta bir sessizlik oldu. Sonunda sekreter kızın sesi tekrar duyuldu: - Avukat beye ilettim söylediklerinizi ama kendileri artık Coşkun ailesi için yapabileceği bir şeyin kalmadığını söylediler.Üzgünüm. Berker hayal kırıklığına uğramış bir şekilde kapattı telefonu. Demek ki dostluklar belli bir sınıra kadar devam ediyordu. Tahir Zihni bey babasının yanında çalışmaya başladığı zaman üç kuruşa muhtaç, kimsenin bilmediği, her gün saatlerce bir dava bekleyen sıradan bile sayılmayacak avukattı. Seyfi bey elinden tutmuş, onu zengin etmiş, hatırı sayılır bir isim olmasını sağlamıştı. Şimdi düştükleri bu zor durumda batan gemiyi terk eden fareler gibi kaçıp gitmişti. Bütün bu usulsüzlükler yapılırken mutlak onun da bilgisi olmuştu. Berker'in bildiği kadarıyla Seyfi bey avukatına danışmadan su bile içmezdi. Acı bir gülümsemeyle Tamer'in girdiği odaya baktı. Bu çocuğu kurtarabilmek için bir avukata, güvenilir bir adama ihtiyaç vardı. Ama artık değil avukat parası, mahkeme masraflarını karşılayacak paraları bile yoktu. Savcının odasının kapısı açıldığı zaman genç adam bir çare bulabilmek için çabalıyordu. Tamer dışarı çıktığı zaman rengi bembeyazdı. Atıldı Berker: - Ne oldu? Neler oluyor ağabey? Tamer eliyle sakin olmasını işaret etti. Polislerin engellemelerine rağmen seslendi: - Mahkemeye çıkıyorum şimdi. Ön mahkemeye. Tahir Zihni amca gelmedi mi daha? Berker dudaklarını ısırdı. Ne diyeceğini bilemedi. Acı bir bakışla süzdü Tamer'i. Genç adam anlamlı bir şekilde gülümsedi: - Anladım Berker, sağlık olsun. Tamam, siz üzmeyin kendinizi. DEVAMI YARIN