Tamer eve geldikleri günden beri akşam yemeklerinde yoktu ve her gece çok geç saatlerde geliyordu. Şevval kocasını kendilerine verilen odada bekliyor, gün içinde mümkün olduğu kadar ortalarda gözükmemeye gayret ediyordu. Çünkü Perihan Hanımın öfkesinde hâlâ en ufak bir azalma görünmüyordu. Dürüye genç kadına bir anne gibi yaklaşmış ve sabırlı olmasını söylemişti. Zaten Şevval'in yapacak hiçbir şeyi yoktu. Dönüşü olmayan bir yolun içinde hissediyordu kendisini. Sadece Haydar Bey eve geldiği zaman biraz rahatlıyordu. Yaşlı adam gelir gelmez Şevval'in kapısını çalıyor ve hatırını soruyordu. Güler yüzlüydü ve gerçek bir baba gibi davranıyordu... O gün de Haydar Bey işten her zamankinden erken çıkmış ve yorgun olduğu için doğruca eve gelmişti. Yatak odasına çıkıp buradaki özel banyosunda duş aldıktan sonra üzerine rahat bir şeyler giydi. Salona gitmek için odasından çıktı ve Şevval'in kapısını tıklattı üç kere. Sonra yavaşça araladı kapıyı: - Gelebilir miyim kızım? Şevval oturduğu koltuktan ayağa fırladı hemen: - Buyurun efendim. Haydar Bey rahatsız olmaması için elini kaldırdı: - Rahatına bak, hem artık efendim değil baba! Bana baba diyeceksin. Şevval sevgiyle gülümsedi. Haydar Bey karşılıklı duran koltuklardan birine oturdu, etrafına bakındı. Şevval sanki odada yaşamıyormuş gibi hiçbir şeye dokunmamıştı. - Tamer dün gece de geç geldi değil mi? Şevval yere baktı: - Dün gece hiç gelmedi... Haydar Bey dudaklarını ısırdı: - Sen nasıl vakit geçiriyorsun kızım? Omuzlarını kaldırdı genç kadın: - Hiç efendim, burada oturuyorum. Birkaç saniye düşündü Haydar Bey: - Kitap okumayı sever misin kızım? Başını salladı Şevval: - Hem de çok, ama bizim orada amcam izin vermezdi okumama... Ancak okul zamanı birkaç tane okudum. Çok güzeldi... Haydar Bey ayağa kalktı: - O zaman oradan başlayalım. Şimdi yemekten sonra seninle gidelim ve sana kitaplar alalım. İstediğin her kitabı. Okumaya başla. Ondan sonra yeniden konuşacağız. Şevval sevincinden az kalsın yaşlı adamın boynuna sarılacaktı. Kendisini zor tuttu... > DEVAMI YARIN