Sermet pis pis sırıttı: - Merak etme beyim, bir daha rahatsız etmem sizi. Benim derdim para değil... Bakamıyorum sübyanlara... Yazık oluyor. Bizimki hayat değil... Bir de oğlanı versem iyi bir yere, hayatları kurtulacak. Faruk Bey adamın söylediklerine hiç de inanmışa benzemiyordu ama inanmış göründü. - Benden söylemesi. Biliyorsunuz ben avukatım. Mesele çıkartmayın sonrasında... Şimdi vedalaş kızınla. Bir daha da sizi buralarda görmeyeyim. Turgut ve Sermet aceleyle kafa salladılar: - Merak etme beyim, bir daha adımızı bile duymazsın. Faruk Bey yerinden kalkıp kapının sol tarafında duran büfeye doğru ilerledi. Çekmecesinden kalın bir zarf çıkarttı ve uzattı: - İşte, konuştuğumuz miktar. Şimdi bazı kağıtlar hazırladım, onları imzalayın. Sermet kuşkulu gözlerle arkadaşına baktı. Turgut gözlerini açıp kapayarak onayladı. Sermet Faruk Beyin uzattığı kalemi alarak kağıtların altına imzasını attı. Faruk Bey rahatlamış görünüyordu: - Tamam. Haydi size güle güle... Sermet kızına dönüp gülümsedi: - Haydi bakalım Azize. Artık yeni evin burası. Hoşça kal kızım. Azize'nin dudakları titriyordu. Cılız bir sesle fısıldadı babasına: - Annem? Annemi görmeyecek miyim bir daha? Sermet kaşlarını çattı: - Anne falan yok artık. Unut onları. Bak bu hanım senin annen, bu bey de baban. Artık onların çocuğusun sen... Sakın bir problem çıkartma, sonra neler olacağını tahmin edersin herhalde! Bu tehdit dolu konuşmadan ürkmüştü küçük kız. Başını önüne eğdi. Gözlerinde billur tanesi gibi biriken iki damla yaş pembe yanaklarından aşağıya süzüldü. Sermet ve Turgut parayı ceplerine yerleştirdikten sonra çıkıp gittiler. Leyla Hanım çekingen bir şekilde bir köşede duran küçük kıza yaklaştı: - Azize, gel sana odanı göstereyim yavrum. Küçük kızın elinden tutarak koridora doğru yürüdü. Burası İstanbul'un en mutena semtlerinden biri olan Suadiye'de tek katlı bir villaydı. Büyük bir bahçesi vardı. Ev daha bir yıl önce yeniden restore edilmişti. Her taraf en ince ayrıntısına kadar yenilenmiş ve mükemmel olmuştu. Koridorun sonundaki odanın kapısını açtı kadın. Sevgi dolu bir sesle: - Bak canım, burası senin odan artık. Sana ait. Azize içeriye göz gezdirince heyecanlanmıştı. Hayatında hiç böyle güzel bir oda görmemişti. Yerler açık yeşil halı kaplıydı. Krem rengi duvarlar ve krem rengi perdeler vardı. Duvarlarda çeşitli çizgi film kahramanlarının resimleri asılıydı. Pembe mobilyalı yatağın üzerinde dört tane oyuncak bebek duruyordu. Hepsi de birbirinden güzeldi. Leyla Hanım gülümsedi: - Bu odada gördüğün her şey senin Azize. Hepsi sana ait kızım. Bugün dinlen. Yarın sana güzel elbiseler, yeni oyuncaklar almak için alış verişe çıkacağız. Şimdi banyo yapalım ve yemek yiyelim... > DEVAMI YARIN