Bir el boğazını sıkıyormuş gibiydi!

A -
A +

Haşmet Bey olanları uzaktan izlemekle yetiniyordu... Meseleyi biliyordu ama bu işin çözümünü her şeyde olduğu gibi karısına bırakmıştı. Devreye girmesi gerektiği zamanı iyi hesaplamalıydı... Faruk odadan çıktıktan sonra Zekiye Hanım muhteşem Boğaz manzarasının göründüğü pencereye doğru ilerledi. Bir kez daha kazanmıştı... Faruk odasına girer girmez kendisini yatağın üzerine attı. Bir el boğazını sıkıyormuş gibi sıkıntı içindeydi. Gömleğinin üst düğmesini açarak biraz daha rahat nefes almaya çalıştı. Vicdanı rahat bırakmıyordu kendisini. Nihal'e karşı hissettiklerini sorgulamaya başladı. Onun ne kadar saf ve yoğun duygularla kendisine bağlı olduğunu biliyordu. Kendisi de onun yanında huzurluydu. Annesinin söylediklerini düşündü. Zekiye Hanım da haklıydı. Faruk bugüne kadar gerek yetişme tarzı, gerek aldığı eğitim gerekse içinde bulunduğu sosyal çevre dolayısıyla Nihal'den çok farklı bir statüye sahipti. Bu durum annesinin söylediği gibi hayatının her anında sorunları da beraberinde getirecekti. Her şeyden önce Nihal mutsuz olacaktı. Eğer kendisi fedakârlık yaparsa bu sefer mutsuzluk oku kendisine dönecekti. "Bir an önce ondan ayrılmalıyım..." diye düşündü. Bunu Nihal'e açıklamak kolay olmayacaktı. Ama zaten o, bu nedenlerden dolayı defalarca kendisine bu beraberliğin sonunun olmadığını söylememiş miydi? Faruk'un geleceği hakkında idealleri vardı. Babasının işinin başına geçeceğini biliyordu. Bu işi severek yapacağından emindi. Çocukluğundan beri babasının ofisine gittiği zaman onun koltuğuna oturur, sanki patron kendisiymiş gibi etrafına emirler yağdırırdı. Bir gün burada gördüğü her şeyin sahibi olacağı heyecanıyla akşama kadar babasını taklit ederdi. Tahsilini yaparken büyük bir şevkle okumuştu. Kafasında durmadan iş hakkında projeler üretir, bir gün her şeyin sahibi olduğu zaman bu şirketi dünyanın sayılı isimleri arasına sokma hayalleri kurardı. Nihal'le birlikte olması demek bütün bunlardan feragat etmek demekti. Bugüne kadar yaşadığı hayattan vazgeçmek, çevresinden vazgeçmek, hayat standartlarından vazgeçmek kısaca ideallerinden, hayallerinden vazgeçmek demekti. "Bütün bunları kaldırabileceğimi sanmıyorum. Yaşandı ve bitti. Mutlaka üzüleceğim ama herkes gibi, her şey gibi buna da alışacağım..." Gözlerini kapattı. Nihal'in ince silüeti gözlerinin önüne geldi. Dudaklarını ısırdı. Birden üzüntüsünün sadece acıma hissi olduğunu anladı hayretle. Yerinden kalktı. Ona elinden geldiği kadar yardımcı olacaktı. Maddi destek vermeyi teklif ederse belki biraz olsun onun üzüntüsünü hafifletebilirdi... Her şeyden arınmak istermişçesine banyoya girip ılık bir duş aldı. Biraz ferahlamıştı. Verdiği kararın en doğru karar olduğunu düşünüyordu. Temiz bir gömlek aldı dolabından. Saçlarını özenle taradı. Aynadaki aksine baktı bir müddet. Babasına benziyordu Faruk. Haşmet Bey gibi iri yapılı, geniş omuzluydu. Çıkık elmacık kemikleri, sert hatlı yüzü, biçimli dudakları ile oldukça yakışıklı bir gençti. Siyah gözleri zekice parlıyordu. Aynadaki aksini beğenmiş olacak ki ılık bir tebessümle kapıya doğru yürüdü. Salon geldiği zaman Zekiye Hanım her zaman oturduğu koltuğunda kitap okuyordu. Faruk annesinin karşısına geçti ve onun gözlerinin içine baktı: - Anne! Söylediklerini tekrar tekrar düşündüm. Haklısın. Her zaman olduğun gibi yine haklısın. Gereği neyse yapacağım... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.