Şevket Bey ağır adımlarla yürüdü. Bir kilo meyve aldı Yadigar'ın sokağındaki manavdan. Kızının evinini önüne geldiği zaman yorulmuştu. Hem uykusuzluk, hem bedensel yorgunluk, en çok da gönül yorgunluğu hırpalamıştı yaşlı adamı. Merdivenleri güçlükle ve tutuna tutuna çıktı. Kapıyı çaldığı zaman nefes nefeseydi. Yadigar babasını görünce kıpkırmızı kesildi: - Babacığım, hoş geldiniz... Şevket Bey meyveyi uzattı ve gülümsedi: - Hoş bulduk kızım, öğlen için meyve aldım size... Annen nasıl yavrum? Yadigar kenara çekildi: - İyi baba, buyur içeriye... Kahvaltı ediyoruz. Şevket bey gülümsedi: - Kaynanam seviyormuş demek ki, ben de kahvaltı etmeden çıktım. Şefika Hanım kocasının sesini duymuştu kahvaltı sofrasından, sevinçle fırladı, kendisinden beklenmeyen bir çeviklikle geldi antreye: - Şevket Bey, hoş geldin. İyi ki geldin... Yaşlı adam sevgiyle baktı karısına: - Geldim ya Şefika, özledim seni, kızımın evinde daha rahat olurum dedim... Yadigar ve Şefika Hanım birbirlerine baktılar, gözleri birbirlerinin gözlerine değdiği anda yaşlı kadın kızının göz bebeklerindeki tedirginliği ve ıstırabı hemen gördü. Dudaklarını ısırdı. Kocasının sırtını sıvazladı ve içeri buyur etti. Bir adım arkasından gelen Yadigar'a döndü sonra. Kocasına fark ettirmeden fısıldadı: - Merak etme kızım, burada kalmayız biz, sen sıkma canını. Yadigar cevap veremedi. Bir el yüreğini sıkıyor, iç organlarını kopartıyor gibiydi. Çektiği acı beyninde şimşekler çakmasına yol açıyor, nefes almakta zorlanıyordu. Çaresizliğin getirdiği acziyet içinde ağlamak istiyor, kendini sıkıyor, fırlayıp sokaklara çıkmak istiyor, bedenini güçlükle zapt ediyordu. Anne ve babasını ağırlayamamanın verdiği ıstırapla kıvranıyordu. Şevket Bey hiçbir şeyden habersiz sofraya oturdu. Keyifli görünüyordu: - Acıkmışım, gelinden fayda yok bize. Şunu iyi anladım ki, bize orada yer yok... Yadigar'a döndü: - Kızım varken kimseye de ihtiyacım yok... Yadigar boğazının sıkıldığını hissetti. Dudaklarına kadar gelen bir çığlığı bastırmaya çalıştı zorlukla. Avazı çıktığı kadar haykırmak istiyordu. Göz bebekleri büyümüştü. Şefika Hanım tedirgin bir şekilde evladına baktı sonra kocasına döndü: - Burada da yapamayız Şevket Bey, Saffet'i biliyorsun, biz bir yer bulalım kendimize... Olmaz böyle... Şevket Bey akıllı adamdı, hemen anlamıştı tatsız bir şeyler olduğunu, gülümsedi: - Ben öylesine söyledim hanım, ev ev üstüne olur mu hiç? Tabii ki olmaz, ama önce Payidar'ı bulmam lazım. O nedenle de geldim buraya. Saffet o adamı tanıdığını söylemişti. Belki adresini biliyordur. Kızı bulmam lazım. Kalıcı değilim zaten, ben Yalçınlara döneceğim. Saffet'le bir konuşayım... > DEVAMI YARIN