Ağabeyinin elini tuttu usulca Meral... Narin parmaklarının arasında hafifçe sıktı. - İyi misin? Diye fısıldadı. Başını salladı Serdar: - İyiyim merak etme. Hani bir laf vardır, "Allah'ım, değiştirmem gereken şeyleri değiştirebilme, değiştiremeyeceğim şeyleri de kabullenme olgunluğu ver bana" diye.. İşte bunu kabullenebilme başarısını göstermem lazım. Bak dinle beni, seninle iki kardeş, iki arkadaş gibi konuşalım. Anne ve babam doğal olarak berbat durumdalar. Hem yaşları icabı hem de konumları icabı bu normal. Daha güçsüzler. Babamın halini gördün. Annem ise çok güzel bir tiyatro oynuyor, zorlandığını anlayabiliyorum. Ama belki de böylesi hoşuma gittiği için bozmuyorum. Onlara sen destek olacaksın, burada en büyük yük sana düşüyor. En büyük fedakarlık senin. Bana söz ver, onların istediği her şeyi yapacaksın. Benden sonra bir tek sen kalacaksın. Biliyorsun bunu. Meral öfkeyle haykırdı bu sözlere karşılık olarak: - Neler saçmalıyorsun? İyice aklını kaçırdın sen! Bu devirde her şeyin bir çaresi vardır muhakkak, dur bakalım daha... Saçma saçma konuşma. Serdar onun elini tutup hafifçe sıktı. Gülümsedi: - Sakin ol! Çocuk değiliz Meral, hele sen ve ben aklı başında, eğitimli, kültürlü gençleriz, neyin ne olduğunu biliyoruz. Bu hastalığı da tanıyoruz. Gerçeği kabullenmek istemesen de gerçek bu. Bari biz seninle ikimiz birbirimize tiyatro oynamayalım. Ben rol yapmadan davranıp, gerçeği konuşabileceğim bir insanım olsun istiyorum yanımda. Bu da sen olmalısın. Meral sakinleşmişti. Ağlamaklı bir şekilde baktı ağabeyinin yüzüne. Çaresiz başını salladı: - Peki Serdar, sen nasıl istersen. Benimle istediğin şekilde konuşabilirsin. Merak etme, ben her zaman senin istediğin gibi olacağım. Genç adam sevgiyle gülümseyerek kollarını uzattı. Meral boğuk bir hıçkırıkla atıldı ağabeyinin kollarına. *** Ertesi gün sabah erkenden herkes ayaktaydı. Uykusuz ve gözyaşlarıyla dolu bir gecenin ardından Nevin hanımın gözlerinin altı morarmış, yüzü sapsarı olmuştu. Ferit bey ise bir gece içinde sanki onbeş yaş ihtiyarlamış gibi çöküktü. Meral onların haline acıyarak baktı. Serdar ise evin içindeki en neşeli insan görünümündeydi. Espriler yapıyor, ortalığı rahatlatmaya çalışıyordu. Nevin hanım hastahaneye kendisinin de gelmesi için ısrar etmiş, hatta daha ileri giderek sinirli bir şekilde tehditler bile savurmuştu. Bilinç altında oğlundan ayrı geçireceği her dakikanın kendisi için bir zarar olacağını düşünüyordu artık. Onun ısrarları, sinirli tehditleri sonucunda Serdar atılmıştı: - Tamam, annem de gelsin, Meral de gelsin. Herkes gelsin. Ben de öyle istiyorum. Artık bu isteğe itiraz edecek hiç kimse olamazdı. Ferit bey arabasının motorunu çalıştırdı. Kolları kalkmıyordu sanki. Bütün vücudunun bir külçe gibi olduğunu düşündü. Sabah biraz olsun takviye olur amacıyla vitamin almış, ama bu yorgunluğun psikolojik bir çöküntü sebebiyle olduğunu da sezinlediği için fazla bir etki beklememişti. Gerçekten de beden yorgunluğunu gidermemişti aldığı vitaminler. Meral onun bitkin halini sezinlemiş olacak atıldı: - Baba, istersen ben kullanayım arabayı... - İyi olur kızım, benim reflekslerim de pek iyi değil zaten. Sen kullan. DEVAMI YARIN