Bir iş bulmak zorundaydı...

A -
A +

Hakan'ın cenazesi ertesi gün kaldırılmıştı. Cenazede Dilek ve ailesi Esra ile hiç konuşmamışlardı. Sanki bir yabancıymış gibi uzak bir köşede kalmıştı genç kadın. Önemsemedi bunları. O acısını kendi başına yaşıyordu. Merasime gerek olmadığını düşünüyor, önemsenmek veya önemsenmemek onun için bir anlam ifade etmiyordu. Dağ gibi delikanlı hayata veda etmişti. Geride kalan şeylerin ne önemi vardı ki? Cenazeden sonra acılı bir şekilde döndü Gülsümlere. Bakkalın karısı onun üzüntüsünü tahmin ediyor, sessizce sakinleşmesini, yaşadıklarını biraz olsun hazmetmesini bekliyordu. Neden sonra başını kaldırdı Esra, kararlıydı bakışları: - Gülsüm abla, ben hemen bir iş bulmak zorundayım. Ayaklarımın üzerine basabilmem gerekli. Biraz olsun kendime bir düzen kurup annemi bulmak istiyorum. Darmadağınık olduk. Mutlu yuvamızın haline bak. Heder olduk! Gülsüm gözyaşlarını sildi parmaklarının ucuyla: - Haklısın be Esra! İleriye bakmak lazım bundan sonra... Olan oldu, kalan kaldı. Necile Teyze nerede acaba? Hiçbir şeyden habersiz, merak içindedir şimdi... Esra ceketini giydi: - Bir gün daha bakıver bebeğime Gülsüm Abla, sana hayatım boyunca minnettar kalacağım biliyorsun... Bana yaptığın iyilik o kadar büyük ki! Gülsüm elini uzattı: - Deli kız! İnsanız hepimiz. Tabii ki elimizden geleni yapacağız. Birbirimize yardım etmezsek gece nasıl uyuruz rahatça? Gülümsedi Esra... Ayakkabılarını giyip çıktı dışarıya. Mutlaka bir iş bulmak zorundaydı. Kendisine, bebeğine bakabilmek için para kazanması lazımdı. Bir gazete alıp parka gitti. Banklardan birine oturup iş ilanlarına bakmaya başladı. Birkaç yer işaretleyip gazetesini katladı. Gözlerini kısarak baktı caddenin uzaklarına: "Haydi bakalım Esra, inşallah bu sefer rast gelir bir şeyler." Üç saat içinde dört tane işletme gezmişti. Hepsinden de aldığı cevaplar olumsuzdu. Umutları kaybolmaya başlamıştı. Moralini bozmamak için kendi kendine telkin ediyor, gayretlenmeye çalışıyordu. Hava kararmaya yüz tutmuştu. Ertesi gün devam etmeye karar vererek dönüş yolunu tuttu. Karşıdan karşıya geçerken gözü karşısındaki binaya ilişti. "Yücel Güzellik Salonu" yazan tabelanın altında küçük bir yazı vardı: "Eleman aranıyor". Heyecanlandı. Hızlı adımlarla girdi binadan içeriye. Kısa boylu, minyon yapılı bir kadın açtı kapıyı. Güler yüzlü, sarışın bir kadındı: - Buyurun hanımefendi... - Ben... Ben iş için gelmiştim. Kadın yukarıdan aşağıya süzdü Esra'yı. Başını salladı: - Gelin, odama gidip orada konuşalım. Geniş ve çok şık döşenmiş bir odaya girdiler. Esra tedirgindi. Göz ucuyla salona baktı. Müşteri çok fazlaydı. Yaklaşık beş kişi kadar çalışan vardı. Sarışın kadın ise konuşmadan dikkatle inceliyordu genç kadını. > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.