Meral, aceleyle çevirdi Tarık'ın numarasını. Sabırsızlanıyor, yüreği deli gibi atıyordu. Biraz daha zaman geçerse fikrini değiştirmekten korkuyordu. Tarık çıktı telefona. Hızlı hızlı konuştu: - Tarık, benim Meral... Şimdi evden çıkıyorum. Caddeye doğru yürüyeceğim, eğer gelip beni alabilirsen... Tarık sevinç içinde atıldı: - Hemen, hemen canım, hemen geliyorum. Nihayet zincirlerini koparttın ha! Bravo sana... Telefonu hemen kapadı Meral. Bir dosya kağıdı alıp anne ve babasına neden gittiğini, neler hissettiğini yazdı. Aynanın önüne bıraktı. Bu gidişin onlara içinde bulunduğu ruhi fırtınayı anlatabileceğini, gerçeği anladıkları zaman da bu takındıkları tavırdan vazgeçerek daha anlayışlı olacaklarını, yani kısa zaman sonra evine döneceğini düşünüyordu. Kapıyı araladı. İçinden bir ses "Ne yapıyorsun Meral?" diye sesleniyordu. Bir gayretle susturdu o sesi, merdivenlerden inerek karanlık içinde kayboldu... *** Tarık'ın arabasının farları gözlerinin içinde parladığı zaman Meral irkilerek kaldırdı başını. Biraz daha geç kalsaydı genç adam, fikrini değiştirerek eve dönecekti. Tarık arabasının kapısını eğilerek açtı içeriden. Hemen bindi Meral. - Sonunda karar verdin ha? Biliyor musun, artık ümidim kalmamıştı... - Hemen gidelim Tarık, yoksa her an geri dönebilirim. Delikanlı olanca gücüyle bastı gaza. Araba yaylanarak fırladı. Ani bir manevrayla ters istikamete döndü ve bütün hızıyla ileri doğru atıldı. Meral başını cama dayamış, sessizce ağlıyordu... Evet, anne ve babası normal davranmıyorlardı ancak kendisinin de böyle çekip gitmesi mi lâzımdı... Bu kaçış çare miydi?!. İçindeki kargaşayı tarif edebilecek kelime bulamıyor, duyguları, öfkeleri, bunalımları, sevgileri, pişmanlıkları bir harman olmuş, bu duygu karmaşasının içinde bocalıyordu... Tarık bir şeyler söylüyordu ama hiç birisini duymuyordu. Dalgın bir şekilde baktı delikanlının yüzüne: - Ne dedin Tarık? Duymadım... - Hemen evlenelim diyorum. Böylece hiç kimse artık ne yapmak istediğine karışamaz. Sonra gider anne ve babanım elini öperiz, bizi affedin deriz. Yoksa sen o kafesin içinde yaşlı bir ihtiyar olana kadar kalacaksın. Meral nereye gittiğini düşündü. Bu genç adamın evine gidiyordu ve ailesi kendi hakkında kimbilir ne düşünecekti. Birden döndü: - Ben nerede kalacağım Tarık? - Nerede mi? Tabii ki bizim evde... - Hayır, asla olmaz.. Hem hemen bulurlar beni. Babam ilk iş Arzu'yu arar. O da söyler seni. Ben... ben... Tarık başını salladı: - Haklısın, o zaman seni bir arkadaşımın evine götüreyim. İyi kızdır. Yalnız oturuyor, kimse yok kendinden başka. Dur önce bir telefon edeyim... Cebinden telefonunu çıkartarak tuşlara bastı... Karşı taraf bekletmeden açmış olacak ki hemen konuştu: - Berna, sen misin? Ben Tarık, bir ricam olacak, birkaç günlüğüne sana bir misafir getiriyorum, müsait misin? Tamam sağol, yok yok, değil, gelince anlatırım, yarım saate kadar oradayız. Haydi, hoşçakal... > DEVAMI YARIN