Masada herkes şaşkın bir şekilde Payidar'a çevirmişti başını. Genç kız nefes almakta zorluk çekiyordu. Kekeleyerek bir şeyler söylemeye çalıştı: - Kim, nerede? Sedat kim? Saffet lokmasını yuttuktan sonra lakayt bir tavırla cevap verdi: - Benim eskiden tanıdığım biri Sedat... Sedat Tekiner. Mecidiyeköy'de oto galerisi var. Geçen hafta önümden geçtiniz, beni görmediniz. Arabasındaydın. Şevket Bey gözlerini kıstı. Kızına dikkatle baktı. Bütün bu söylenenlere verilecek bir cevabı olması gerekiyordu kızının. Payidar rahat görünmeye çalıştı: - Haaa, o mu? İş görüşmesi için gitmiştim. O zaman konuştuk. Sonra ben görüşmeyi bitirip kalkınca o da gidiyormuş, arabayla bırakayım sizi gideceğiniz yere kadar dedi. O zaman görmüşsündür enişte... Sonra da hiçbir şey yokmuş gibi yemeğine devam etti. Ama lokmalar boğazında büyüyor, yutmakta güçlük çekiyordu. Göğsünün sıkıştığını hissetti. Yaşadığı paniği belli etmemek için olanca gücünü sarf ediyordu. Lafı değiştirmek için atıldı: - Anne revaniyi getireyim mi? Şefika Hanım "sen bilirsin kızım" diye mırıldandı. Fırladı yerinden Payidar. Mutfağa girer girmez elini göğsüne koydu. Derin derin nefes aldı. Bu ilişkiyi eğer babası öğrenecek olursa kötü olurdu. Şevket Bey asla böyle bir beraberliğe izin vermezdi. Ne kadar yumuşak, sevecen bir adam olursa olsun bazı değerlerin onun için ne kadar önemli olduğunu bütün aile çok iyi biliyordu. "Sedat'la konuşmalıyım, mutlaka konuşmalıyım" diye söylendi kendi kendine. Mutfaktaki portatif masanın üzerinde duran revani tepsisini aldı. Kollarında yük taşıyacak güç kalmamıştı. Sanki bir saat zembereği gibi bütün sinirleri boşalmıştı. Ellerinin titrediğini hissederek tepsiyi geri koydu ve birkaç dakika oyalanmak istedi. Şevket Bey ise Payidar mutfağa gidince damadına döndü: - Kim bu adam Saffet, kız iş görüşmesine gitmiş, nasıl bir yer? - Sedat'ı eskiden tanırım. Çok zengindir. Villa gibi bir evde oturur. Hâlâ aynı yerde oturuyorsa tabii. Evli, üç çocuğu var. Ticaret hayatında biraz dalavereci tanınır ama insan olarak bilemem... Çok yakın bir ilişkimiz yok. Büyük bir oto galerisi var. Başka şubeleri de var galerinin. Ama o merkezde, Mecidiyeköy'de bulunur hep. İthal otomobil satar. İyi para var o işte. Millette lüks merakı var malum... Pis pis sırıttı bu laftan sonra. Sofraya oturduğundan beri üç kişilik yemek yemişti. İyice büyüyen göbeği nefes almasını zorlaştırıyordu. Son zamanlarda çok kilo almıştı. Yadigar onun bir gün tıkanıp kalacağından korkuyordu. Müdahale etmeye ise cesaret edemiyor, alacağı tepkiden korkuyordu. Saffet bir dilim ekmek ile tabağını sıyırdı, hepsini ağzına attı. Üzerine de iki bardak su içip göbeğini okşayarak arkasına yaslandı: - Nihayet doydum yahu! Yalçın alaycı bir gülümseme ile baktı onun yüzüne: - Bir tabak daha yeseydin enişte, az oldu!.. Neslihan gülmemek için zor tuttu kendisini. Yadigar ise kocasının bu şekilde alay konusu olmasından utanç duyuyor, inciniyordu. Nihayet Payidar revani tepsisiyle kapıda göründü. Saffet'in gözleri parlamıştı... > DEVAMI YARIN