Bir türlü kabullenemiyordu olanları

A -
A +

Şükrü Bey haberi alır almaz birkaç yere telefon etmiş, kısa zamanda Murat'ın hakkında yüzeysel de olsa biraz bilgi edinmişti. Ama öğrendikleri asla kabul edilemeyecek bilgiler olduğu için hiddeti daha da artmış, öfkesinden çıldırmıştı. Elleri cebinde dolaşıp duruyordu salonun ortasında: - Şükrü Karahan'ın kızı.... Bunu nasıl yapar, adama bak yahu, adam garson, hiçbir işe yaramaz bir serseri. Ben bu adamı damat diye nasıl alırım evime... Ama dur! Nasıl olsa bana muhtaç olacaklar, göreceksin, benim tanıdığım kızım böyle bir hayatı yaşayamaz, yaşamaz. O servet içinde büyüdü, prensesler gibi yetişti. Bir göz gecekondularda oturamaz. Bu sözler Naşide Hanımın hıçkırıklarını daha da arttırmıştı. Şükrü Bey karısına ters ters baktı. Anlaşılmaz bir şeyler söyleyerek öfkeyle soludu. Bir türlü kabullenemiyordu olanları. Bir müddet hiçbir şey konuşmadan oturdular. Sonunda Şükrü Beyin gür sesi duyuldu: - Nerede şimdi bunlar? Naşide Hanım ağlamaklı bir sesle cevap verdi: - Bilmiyorum, telefonu açıp "Anne ben evlendim. Çok mutluyum" dedi... Şükrü Bey kızgın ve alaycı bir şekilde bağırdı: - Çok mutluymuş, görürüm ben onu... Mutluluk öyle kolay değil. Adamın parası pulu olmadan mutluluk olmaz. Göreceksin bak, şuraya yazıyorum... Parmağını yemek masasının üzerine sürdü: -Çok geçmeyecek, bir ay bilemedin iki ay sonra kapıda göreceksin kızını... Arkasına bakmadan dönüp gelmezse ben de Şükrü Karahan değilim. Naşide Hanım adeta inledi: - Keşke gelse, keşke gelse.... Şükrü Bey birkaç saniye karısına baktıktan sonra telefona doğru yürüdü. Burnundan soluyordu adeta. Numaraları tuşlayıp ahizeyi kulağına dayayarak beklemeye başladı. Birkaç saniye sonra kaşları kalktı: - Osman, ben Şükrü, Şükrü Karahan, sana bir işim düştü. Yıldız kafeteryada çalışan bir garson var, Murat adı. Murat Arkan, kimin nesi neyin fesi bana her şeyini öğreneceksin, nerede oturduğunu da öğren. Senden haber bekliyorum. Hayatında bilinmedik tek bir saniye kalmamacasına topla bilgilerini. Bir tek açıklık bırakmadan. Sonra konuşacağız. Haydi koçum, göreyim seni, yarın masamda olsun dosya... Naşide Hanım korkuyla baktı kocasına: - Ne yapacaksın Şükrü? Şükrü Beyin gözleri kısılmıştı. Salonun geniş kanatlı penceresinden evin büyük bahçesine dikti gözlerini: - Bir şeyler yapacağım elbet... Bu dünyayı dar edeceğim onlara. Bak nasıl pişman olacaklar bu yaptıklarına. Sonra karısına döndü: - Bütün hizmetçilere tembih edeceksin, kimse bu konu hakkında kimseye bir şey söylemeyecek. Duyulmayacak bu yüz kızartıcı olay. Ben de Şükrü Karahan'sam bu işi halledeceğim. Benimle uğraşmak, benim isteklerim dışında iş yapmak o kadar kolay değil... Bunu öğrenecek o Murat denen serseri!... Dişlerini sıkmış, gözlerindeki öfke bütün vücudunu kaplamıştı sanki... Hiddetle başını sallıyordu. > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.