Hüseyin annesine yaklaştı. Şüpheli gözlerle süzdü kadını: - Sen bir şeyler biliyorsun ana!. Senin Aliye'ye ne kadar düşkün olduğunu bilirim. Böyle rahat olamazsın sen. Ne gizliyorsun? Yoksa biliyor musun onun nerede olduğunu? Zübeyde hanım telaşla bağırdı: - Ne sanıyorsun beni sen? Ben yüreğimin ateşini nasıl söndüreceğimi bilemez durumdayım. Ama biraz rahatsam eğer o da kızımın elin yaşlı adamına gelin gitmesindense buradan gitmesini yeğlediğim içindir. Ne edeceğimi şaşırdım, ne diyeceğimi şaşırdım. Gitti gül gibi mis kokulu kızım benim, gül goncam benim... Hüseyin duraklamıştı. Anasının bir buhran geçirdiğini düşünüp üstelemedi. Zübeyde'nin sesini duyan Davut hırsla ve hiddetle çıktı odadan: - Kadın sus! Seni gebertmeyeyim. İki paralık oldu namusumuz, şerefimiz bir de sen zırlama... Kes sesini! Zübeyde yutkundu. Her şeye hazırlıklı ve her şeye razıydı. İsterse Davut kendisin komalık etsindi yine de aldırmayacaktı. O kızını kurtardığını düşünüyordu. İçi rahattı. Hasretini yaşayacaktı kızının ama onun geleceğini garantiye almıştı şimdilik. Yine de kızına zaman kazandırmak için belli etmemesi gerekiyordu. Kendi kendine mırıldandı: "Dilini tut Zübeyde, açık etme sakın. Ağlan, sızlan, ama belli etme!" Davut kükredi: - Komutan kapıdan çıkarken o öğretmen olacak kadın bir şeyler mırıldanıyordu. Sen bahsettin mi o kadına Ali Rıza'dan? Aliye'yi evereceğimizden? Yutkundu Zübeyde: - Çıtlatmıştım bir ara... Elini kaldırdı öfkeyle Davut. Bütün gücüyle indirdi suratına karısının: - Seni laf tutmaz kadın! Hemen yumurtladın ha? O kadına hem de... Yediği yumruğun tesiriyle kapının kenarına fırlayan Zübeyde dudaklarını ısırdı. Canı çok yanmış, gözlerinde şimşekler çakmıştı. Başı dönüyor, midesi bulanıyordu. Güçlükle kendini toparladı. Hemen sıvışarak odasına girdi. Yağmur gibi dökülüyordu yanaklarına gözyaşları: "Kurtuldun Aliye'm... Kurtuldun güzel kızım!.." Davut'un öfkeli sesi hâlâ çınlıyordu dışarıda. Oğullarına bağırıyordu: - Jandarma komutanı gelir de sorarsa böyle bir evlenme işi falan yok diyeceksiniz tamam mı? Ben Ali Rıza'yla da konuşurum. Off... Nasıl vereceğiz geriye parayı? Durduk yerde bela açıldı başımıza yahu... Hasan cılız bir sesle konuşmaya çalıştı: - Elif ne olacak baba? Davut hiddetle atıldı: - Başlatma Elif'inden şimdi... Ben ne diyorum o ne diyor! Elif'i mi kaldı bu işin? Önce namusunu temizle... Önce bul Aliye kızı ondan sonra Elif'i alırsın. Kardeşine sahip çıkamayan adam karısına nasıl sahip çıkacak? Söyletmeyin beni şimdi... Hasan hırsla sıktı yumruklarını. O anda Aliye karşısına çıksa gözünü kırpmadan öldürebilirdi. > DEVAMI YARIN