Birbirlerine hemen ısınıvermişlerdi...

A -
A +

Selim fincanındaki son yudumu da içtikten sonra kızına döndü: - Avukat Turgay Şenol'u bulmamız lazım. Annenin yerini bilen o adam. Ben tanımıyorum kendisini. Ama sanıyorum bulabiliriz. Zeynep başını salladı: - Ben de kendisini tanımıyorum ama adını duymuştum baba. Selim Ozan'a döndü: - Delikanlı, eğer izin verirsen nikahınıza kadar kızım benimle kalsın. Burada, bu otelde birlikte kalalım onunla. Biraz hasret giderelim, hesaplaşalım, yılların özlemi iki güne ne kadar sığarsa zorlayalım kendimizi, sığdırmaya çalışalım. Zeynep'in annesini arayalım. Ozan saygıyla gülümsedi: -Tabii efendim... Nasıl isterseniz. Eğer sizin için de uygunsa hep birlikte bize gidelim. Siz de benim annemle tanışın. Zeynep'in küçük bir çantası var, onu da alırsınız. Selim keyifle arkasına yaslandı: - Tamam çocuklar. Ama önce biraz bir şeyler yiyelim. Bu otelin restoranı oldukça iyi. Misafirimsiniz benim. Bu sırada dışarıdan gelen siren sesleri Selim'in konuşmasını kesmesine neden oldu. Üçü birden başını çevirip pencereden dışarıya baktılar. Bir ambulans çığlıklar atarak geçiyordu kapının önünden. Selim usulca mırıldandı kendi kendine: - Allah yardımcısı olsun kimse... Ozan gözlerini kısmış ambulansın gittiği yöne doğru bakıyordu: - Bir kaza var sanırım. Bir kalabalık görünüyor. Zeynep başını iki yana salladı: - Deli gibi araba kullanıyor insanlar. O kadar dikkatsiz, o kadar bilinçsiz ki... Selim hafifçe gülümsedi: - Her koyun kendi bacağından asılıyor sonuçta... Haydi bakalım çocuklar, gelin restorana geçelim. Üçü birlikte ayağa kalktılar. Zeynep yeniden babasına sokuldu. Öylesine çabuk ısınmışlardı ki birbirlerine, daha önce söyleseler, bu denli bir yakınlaşmanın, böylesine kısa bir sürede oluşacağına ikisi de asla inanmazdı. Bu sırada otel çalışanları az ileride olan kazaya dalmışlardı. Herkes kapının önüne çıkmış, bir şeyler görmeye çalışıyordu. Gerçekten de otele iki yüz metre kadar ötede, tam dönemeçte bir araba yolun kenarındaki bariyerlerin üzerine çıkmıştı. Tekerlekleri hâlâ boşlukta dönüyordu. Aşırı süratten direksiyon hakimiyetini yitirdiği belliydi. Arabanın ön tarafı çarpmanın etkisiyle hurdaya dönmüştü. Arabanın ön camından fırlayan şoför yirmi metre kadar savrulmuş, yan taraftaki çimlerin üzerinde boylu boyunca yatıyordu. Olay yerine gelen polisler arabadaki yangını söndürdükten sonra kazazedenin yanına gittiler. Adam ölmüştü. Ambulanstan inen sağlık görevlileri cesedi kaldırmadan önce şişman bir polis memuru ceketinin ceplerini yokladı. Bir cüzdan bulup merakla açtı. İçinden düşen ehliyet ve nüfus cüzdanı adamın kimliğini belli ediyordu. Polis yanındaki arkadaşına döndü: - Halil... Halil Ünal... Adamın kimliği belli... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.