Yalçın bankadan çıktığı zaman umutsuzluğu daha da artmıştı. Kartları ödeyemeyecek duruma gelmesinin sonucunda Neslihan'ın kendisini terk etmesinden korkuyordu. Aklına çılgınca fikirler geliyor, çaresizlikten düşüncelerinde saçmalıklar ön plana çıkıyordu. Banka soymayı bile geçirdi aklından. Beşiktaş iskelesine geldi. Etrafına bakındı. Yol kenarındaki banklardan birine oturdu. Denizden mis gibi iyot kokusu geliyordu. Toplam borcunu aklından gelişigüzel hesapladığı zaman ortaya çıkan rakam dehşet veriyordu insana. Neredeyse yüz milyara yakındı. Umutsuzlukla salladı kafasını iki yana. Yalnız olmasına bile aldırmadan yüksek sesle konuştu kendi kendine: "Mümkün değil ödeyemem ben bu parayı!.. Etim ne budum ne benim... Bunu ödemediğim sürece de kısa zamanda ikiye katlayacak. Ben ne yapacağım? Ne Neslihan'la paylaşabilirim bu konuyu, ne de başkasıyla..." Birden aklına Yavuz geldi. Yavuz'un durumu çok çok iyiydi. Bir ağabey olarak kardeşine yardım edebilirdi. Bir miktar bile yardımcı olsa, hiç olmazsa bankadan tüketici kredisi almasına imkân sağlanır, birbirine denkleyerek biraz ferahlayabilirdi. Hemen bir taksi çevirdi ve Yavuz'un iş yerinin adresini verdi. Bir umut ışığı belirmişti kafasında. Yol boyunca plan yaptı. Yavuz'un yardımı ile düze çıkabilirdi. Heyecan içindeydi. Verdiği adrese geldikleri zaman hemen şoförün parasını ödeyip atladı taksiden. Holdingin büyük binasına doğru yürüdü. Merdivenleri ikişer ikişer çıktı. Müracaattaki kıza gülümseyerek: - Yavuz Beyi göreceğim, kardeşiyim, dedi. Biraz sonra üçüncü kattaki mermer koridordan ilerliyordu. Yavuz'un odası en dipteki odaydı ve son derece lüks döşenmişti. Masasından kalkmadı Yavuz: - Gel bakalım birader, hangi rüzgâr attı seni? - Selam ağabey... Ne var ne yok? Yengem nasıl? Yavuz dudak büktü: - Nasıl olsun, sinirli... O akşamki hadise sinirlerini bozdu. Olacak iş değildi... Yalçın, ağabeyinden taraf görünmek zorunda olduğunu biliyordu. Hemen atıldı ve yalan söyledi: - Ya, haklısınız, çok kötü davrandı babam... Adeta kovdu. Siz gittikten sonra çok söylendim ben... Yavuz arkasına yaslandı, masanın üzerindeki pahalı Havana purolarından bir tane yaktı. - Ben gerekeni yaptım, gidip babamla konuştum. Bir daha görüşmeme kararı aldık. Biraz burunlarının sürtülmesi lazım. Karıma karşı bir husumettir gidiyor... Yalçın başını salladı. Kıvranıyordu konuya girebilmek için. Yavuz dikkatle baktı ona: - Senin derdin ne? Yalçın yutkundu. Yalvarırcasına bir bakışla ağabeyine döndü: - Biraz paraya ihtiyacım var ağabey, borç olarak. Çok sıkıştım... Yavuz manalı bir şekilde gülümsedi: - Ne o? Tefecilerin eline mi düştün yoksa? - Yok ağabey, kredi kartları... Ödeyemeyecek duruma geldim artık. Yüz milyara yakın borçlandım. Genç adam gözlerini açtı: - Ne? Rüya mı görüyorsun sen oğlum? Bu kadar parayı ben sana nasıl veririm?!. > DEVAMI YARIN