Genç kadın elleri titreyerek test sonucunu bekliyordu. Beş dakika sonra dünya başına çökmüş gibiydi. Hamileydi Alev... Ayrılmayı düşündüğü, evliliğinin büyük bir hata olduğuna karar verdiği, asla bundan sonra birlikte olmayı düşünmediği bir adamın çocuğuna hamileydi... "Bunu asla bilmemeli Turgay!" diye geçirdi içinden. Sıkıntıdan hareket edemeyecek haldeydi. "Bir an önce kararlarımı sonuçlandırmalıyım. Beklemem çok yanlış olur. Bekledikçe hamileliğim belli olur ve hiçbir şekilde ayrılamam!.." Yerinden kalkıp ayaklarını sürüyerek salona yürüdü. Hiç olmazsa bugün bir şey yapmayacaktı. Yüzündeki izin biraz olsun geçmesini beklemek zorundaydı. Yine de tatsız bir şey olmadan sonlandırmak istiyordu her şeyi. Babasının yüksek tansiyonu vardı ve Alev'in bu halini görürse neler olacağını kimse tahmin edemezdi. Turgay'ın ayrılma süresinde kendisine çok zorluk çıkaracağını tahmin edebiliyordu; ama çarpışacak gücü vardı. Acele etmek zorundaydı. Dudaklarını ısırdı: "Bu çocuğu istemiyorum!.." diye mırıldandı. Birden yüreğinin acıdığını hissetti. Onun hiçbir günahı yoktu ki!.. Kendi yanlışını küçücük bir cana ödetmeye hele hiç hakkı yoktu. Hıçkırarak başını salladı: "Allah'ım ben ne kadar aptalım böyle! Annemi babamı neden dinlemedim ben?.." Ağlamakla hiçbir şeyin halledilmeyeceğini bildiği için çok geçmeden toparladı kendisini. Yüzüne kompres uyguladı. Kremler sürdü. Biraz olsun kamufle etmeyi başarabilmişti. Saçını başını düzeltti. Giyindi. Derli toplu olmak insana ayrı bir güven veriyordu. Bir plan yapmak zorundaydı. En yakın arkadaşı Sibel'i aradı telefonla. Evliliğinin bütün aşamalarında yanında olan arkadaşı sabahın bu erken saatinde fevkalade bir şeyler olduğunu anlamıştı: - Ne oldu Alev? Neyin var? - Seninle konuşmam lazım Sibel. Ben çıkamıyorum, bize kadar gelebilir misin? Telefonun öteki ucundaki genç kadın telaşla konuştu: - Tabii gelirim hemen hem de. Senin sesin hiç iyi değil. Alev yutkundu. Ağlamamak için zor tutuyordu kendisini: - Gelince konuşuruz, bekliyorum kardeşim... Gerçekten de yarım saat sonra kapının zili çalındı. Alev gözlerini kapattı ve dik bir şekilde yürüyerek kapıyı açtı. Açar açmaz da arkadaşının çığlığı ile irkildi: - Aman Yarabbi! Bu ne hal? Ne oldu sana? - Gir içeri Sibel, komşular duymasın. Sibel bir eliyle ağzını kapatmış, gözleri fal taşı gibi açık arkadaşının yüzüne bakarak girdi antreye. Şaşkınlıktan donup kalmıştı. Alev acı bir şekilde gülümsedi: - Turgay Beyin gerçek yüzü işte!.. > DEVAMI YARIN