"Biz mutlu olamadık"

A -
A +

Ağustos sıcağı insanın beynini kaynatıyordu sanki. Sahil boyunca ileri geri yürüdü Şeref. Bir karar vermek, verdiği kararla da isyanının, yaşadıklarının öcünü almak istiyordu sanki. Gözlerinden süzülen bir damla yaşı irkilerek fark etti. Hemen etrafına bakındı. Allah'tan kimse görmemişti ağladığını. Banklardan birinde oturan bir aileye ilişti gözü. Kadın, kocası ve iki çocuğu ile denizi seyrediyorlardı. "Biz mutlu olamadık, şu tabloyu hiç yaşayamadık..." diye mırıldandı usulca. Hatanın nerede olduğunu düşünüyor bulamıyordu. Yasemin'e hiçbir şey anlatamamıştı. Kaç kere teşebbüs etmiş, annesinden haber olduğunu, boşanmak için kendisini mahkemeye vermek istediğini söylemek istemiş ama başaramamıştı. Şimdi ise bu işin artık her şekilde bittiğini açıklamak zorundaydı. Onun küçücük yüreğinde farklı beklentiler olduğunu anlayabiliyor, durgunluğunun, sessizliğinin nedenlerini tahmin edebiliyordu. Otobüse doğru yürüdü. Bir saat sonra evindeydi. Yasemin her zamanki gibi bahçe kapısında bekliyordu kendisini. Babasını görünce hemen ayağa kalktı: - Hoş geldin babacığım. - Hoş bulduk kızım. Nasılsın bakalım? Küçük kız gülümsedi: - İyiyim baba... Babacığım bir şey soracağım, bu hafta bana kitap alabilir miyiz? Çocuk romanlarından bir iki tane. Sen yokken okurum, o zaman sıkılmam. Şeref kızının başını okşadı: - Sıkılıyorsun değil mi kızım? Biliyorum ama az sabret. Tabii ki roman da alırız. Ama bu akşam seninle konuşmak istediğim bir şey var. Yasemin babasına baktı dikkatle. Onun yüzündeki umutsuz, mutsuz ifadeyi hemen görmüştü. Yüzü ciddileşti. Başını salladı: - Konuşalım baba... Şeref eğilip kızının yanağına bir öpücük kondurdu: - Haydi o zaman gel odamıza gidelim, konuşalım yavrum. Baba kız el ele tutuşarak içeri girdiler. Şeref yüreğinin bir mengenedeymiş gibi sıkıldığını düşünüyordu... Yasemin babasının yanı başına oturmuş, onun avuçlarının içine bırakmıştı minicik ellerini. Şeref sevgiyle baktı kızına, onun tıpkı annesine benzeyen açık kumral saçlarını şefkatle okşadı: - Bugün bir mektup aldım kızım. Yasemin nefesini tuttu, meraklı gözlerini kocaman kocaman açarak bekledi babasının söyleyeceklerini. Şeref yutkundu ve devam etti: - Mektup eski iş yerimden geldi. Oraya da İstanbul'dan gelmiş. Annenle ilgili. Bu son cümlenin kızındaki etkisini görmek için durakladı ve ona baktı. Yasemin'de hiçbir tepki yoktu. Hâlâ merakla babasını izliyordu. Şeref sürdürdü konuşmasını: - Annen beni mahkemeye vererek benden boşanmış kızım. Artık benim annenle hiçbir bağım kalmadı. Biz ayrıldık. Ama o senin her zaman annen olarak kalacak. Yasemin bir müddet hiç konuşmadı. Gözlerini yere indirmişti. Neden sonra fısıldadı: - İstanbul'da mıymış annem? - Sanırım oradaymış. Mahkeme oradan açıldığına göre. - Kimin yanındaymış peki? Şeref omuzlarını kaldırdı: - Bilmiyorum ki güzel kızım. Sen ne biliyorsan ben de onu biliyorum. > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.