Müberra Hanım otelin restoranında bahçeye bakan pencerenin önündeki masada oturmuş kahvesini yudumluyordu. Arif Sıtkı Bey şirketiyle telefon görüşmesi yapmak için resepsiyona gitmişti. Yaşlı kadın bol köpüklü Türk kahvesinden büyükçe bir yudum alarak yutkundu. Aklı Ömer'deydi. Gözleri zaman zaman uzaklara dalıyordu. Oğlunun yaptığı evlilikten asla memnun değildi ama onu çok özlemişti. Bu sırada masaya gelen Arif Bey onun dalgın halini görünce gülümsedi: - Yine uzaklardayız hanım! Kafanda neler var? - Ömer'i düşünüyorum bey, özledim oğlumu... Arif Sıtkı Bey masaya oturdu ve garsona işaret etti: - Oğlum, bana da sade bir kahve getir... Ardından karısına döndü: - Ben de özledim oğlumu hanım, ama bir kere hayır dedik... Hem o kerata gelsin bize, biz mi gideceğiz onun ayağına? Müberra Hanım heyecanlanmıştı: - Gelse kabul edeceksin değil mi Arif Bey? Yaşlı adam öne doğru eğildi. Karısının elinin üzerine koydu elini: - O bizim oğlumuz hanım, atamayız, satamayız. Ben araştırmalarımı yaptım, sen merak etme. İyi bir işi var. Patronunu tanıyorum. Çok beğeniyor oğlanın çalışmasını. Küçük bir işletme ama mazbut adamdır. Kendi yağında kavrulur. Piyasada sevilen bir adamdır Fuat Bey. O sırada kahvesi gelmişti. Gülümsedi garsona ve bir yudum aldı hemen. Sonra devam etti: - Gidip yaşadığı yeri de gördüm. Evet, belki biraz yoksul bir semt, küçük bir gecekondu ama yaşanmayacak bir yer değil. Dört duvar işte. Bizim imkanlarımızın ardından insana kabul edilemeyecekmiş gibi görünse de aradan zaman geçip düşündüğün zaman yerinde olsun, iyi olsun, sağ olsun da önemli değil dedirtiyor insana. Müberra Hanım heyecanlanmıştı: - Gidip gördün ha? Hiç söylemedin bana! Omuzlarını kaldırdı Arif Bey: - Söylemedim. Bizim için Ömer problem değil hanım, asıl meselemiz Nermin. Müberra Hanım içini çekti. Düşünceli bir şekilde kaşlarını kaldırıp yere bakmaya başladı. Yaşlı adam devam etti: - Nermin bu huyuyla çok zor günler yaşar hayatında. Elinde sorumlu olduğu küçük bir çocuk var. Yarından sonra hayatı zindan eder o çocuğa bizim kızımız. Mert ne evlenebilir, ne de bir şey yapabilir. Nermin izin vermez buna. Bizim asıl sahip çıkmamız gereken evladımız Nermin. Onu dengede tutmak zorundayız... > DEVAMI YARIN