Bo­ğuk bir ­ses­le in­le­di!

A -
A +

Ha­lit be­yin dü­şün­ce­si­ne gö­re Akif kı­sa sü­re­de mü­kem­mel bir bi­lim ada­mı ola­cak­tı. Son de­re­ce ze­kiy­di. Mes­le­ğin­de ina­nıl­maz bir öz­ve­ri­ye sa­hip­ti. Kı­sa za­man­da mü­kem­mel bir be­yin cer­ra­hı ola­ca­ğın­dan emin­di... Akif za­ma­nı­nın bü­yük bir ço­ğun­lu­ğu­nu has­ta­ne­de ge­çi­ri­yor­du ar­tık. Hiç kim­sey­le ar­ka­daş­lık et­mi­yor­du. Nö­bet tut­ma­dı­ğı gün­ler­de eve gel­di­ği za­man kü­çük mut­fa­ğı­na gi­rip yi­ye­cek bir şey­ler ha­zır­la­ya­rak kar­nı­nı do­yu­ru­yor, on­dan son­ra sa­de dö­şen­miş otur­ma oda­sı­na gi­re­rek mes­le­ği ile il­gi­li ki­tap­lar oku­yor ve araş­tı­rı­yor­du. Do­çent­lik te­zi için şim­di­den ça­lış­ma­ya baş­la­mış­tı bi­le. Evi bir oda bir sa­lon­du. Kü­çük bir mut­fa­ğı var­dı. Sa­lon de­ni­len otur­ma oda­sı on met­re­ka­re­yi geç­mi­yor­du. İki du­va­rı­na boy­dan bo­ya yap­tır­dı­ğı kü­tüp­ha­ne­si ta­ma­men mes­le­ki ki­tap­lar­la do­luy­du. Bir çek­yat ve bir seh­pa var­dı eş­ya ola­rak. Kü­tüp­ha­ne­nin ya­nın­da da bir ma­sa ve bir tek san­dal­ye du­ru­yor­du. Ge­nel­lik­le za­ma­nı bu ma­sa­nın ba­şın­da ge­çi­yor­du Akif'in. Ya­tak oda­sın­da ise tek ki­şi­lik bir ba­za ve bir de por­ta­tif el­bi­se do­la­bı var­dı. Bü­tün eş­ya­sı bu ka­dar­dı... Bu­ra­ya gel­di­ği gün­den be­ri Sa­lih­li'de bı­rak­tı­ğı oğ­lu­nu hiç dü­şün­me­me­ye ça­lı­şı­yor­du; ama in­sa­ni dü­şün­ce­le­ri­ne set çe­ke­mi­yor­du. Za­man za­man ak­lı­na ge­li­yor, o an­lar­da ise san­ki bü­yük bir suç iş­li­yor­muş gi­bi ag­re­sif­le­şi­yor, he­men ken­di­ni oya­la­ya­cak baş­ka meş­ga­le­ler bul­ma­ya gi­ri­şi­yor­du... Has­ta­ne­de nö­bet­çi kal­dı­ğı gün­ler­de prob­lem yok­tu. O za­man­lar­da ba­şı­nı ka­şı­ya­cak vak­ti ol­mu­yor­du za­ten. Bü­tün ge­ce sa­ba­ha ka­dar has­ta­lar­la uğ­ra­şı­yor, gün­düz gir­di­ği ame­li­yat­la­rın ge­ce kon­trol­le­ri­ni ken­di ya­pı­yor­du. Son de­re­ce cid­di ça­lış­ma­sıy­la he­men ta­nın­mış­tı. Ser­vis per­so­ne­li onun işin­de ne ka­dar ti­tiz ol­du­ğu­nu he­men an­la­mış­lar­dı. Pro­fe­sör Ha­lit Bey'den da­ha faz­la çe­ki­ni­yor­lar­dı Asis­tan Akif Ün­lü­er'den. Ken­di­ne kur­du­ğu ha­yat­ta ar­tık mes­le­ğin­den baş­ka hiç­bir şe­ye yer yok­tu... O ge­ce kırk se­kiz sa­at sü­ren bir nö­be­tin ar­dın­dan eve gel­miş­ti. Bak­kal­dan al­dı­ğı iki yu­mur­ta­yı kır­dı he­men. Do­ma­tes doğ­ra­dı, kü­çük bir şi­şe mey­ve su­yu aça­rak tep­si­ye ha­zır­la­dı­ğı ye­me­ği­ni alıp otur­ma oda­sı­na geç­ti. Bir­çok der­gi gel­miş­ti pos­ta ku­tu­su­na. Bir yan­dan on­la­rı in­ce­ler­ken bir yan­dan da ye­me­ği­ni ye­di. Der­gi­ler­den bi­ri­si­nin iç say­fa­la­rın­da gör­dü­ğü re­sim­le lok­ma­sı bir an­da bo­ğa­zın­da kal­dı. Kü­çük bir be­bek res­mi var­dı bü­tün bir say­fa­yı kap­la­yan. Yut­kun­du. Der­gi­yi hız­la ka­pa­tıp fır­lat­tı çek­ya­tın üze­ri­ne. Ye­rin­den kalk­tı. Bir iki tur at­tı oda­nın için­de. Bey­nin­de­ki dü­şün­ce­le­ri ko­va­la­mak için uğ­ra­şı­yor­du. Bo­ğa­zın­da bir yum­ruk ha­li­ni alan hıç­kı­rık­la­rın dı­şa­rı­ya çık­ma­ma­sı için diş­le­ri­ni sık­mış­tı. Bo­ğuk bir ses­le in­le­di: "Be­ni af­fet Se­vim, ya­pa­mı­yo­rum!.." * DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.