Hayatını birleştirmeyi, bir ömür birlikte yürümeyi düşündüğü insandan artık geçmiş zaman olarak bahsetmek o kadar tuhaf geldi ki kendisine, dudaklarını ısırdı. Asansörden indikleri zaman gerçekten Serdar'ın yattığı servisin koridoru doluydu. Rahmetli delikanlının arkadaşları hepsi sırtlarını koridorun duvarına dayamış, sessizce bekliyordu. İçlerinde yine sessizce ağlayanlar, daha önce ağlayıp yüzü gözü şişmiş olanlar vardı. Asansörden inen Esra'yı gördükleri zaman sanki herkes nefesini tutmuştu. Esra kaşları çatık, yüzü gergin bir şekilde geçti koridoru. Servisin bekleme salonuna geldiği zaman pencerenin önünde ağlayan Meral'i, kanepelerden birinde yan yana oturup birbirlerine sarılmış bir şekilde hıçkıran Ferit bey ve Nevin hanımı gördü. Profesör Haldun Demir ve yanlarında birkaç kere Serdarlar'ın evinde gördüğü doktor Kemal bey ve eşi vardı. Meral, Esra'nın geldiğini görünce ona doğru yürüdü: - Canım, geldin mi? - Evet Meral... Babamla konuşmuşsun galiba, söylediler bana. Saat kaçta oldu? - Sen gitmişsin, senden bir-bir buçuk saat sonra fenalaşmış. Müdahale etmişler ama, yapılacak bir şey yoktu zaten diyor doktorlar. Annem çok feci yalnız, ondan korkuyorum, ilk önce çılgın gibi ağlıyordu. Şimdi ise sessizce hıçkırıyor, hiç kimseyi tanımıyor inan ki... - Konuşmak isterim onunla... Meral genç kızın elini tuttu: - Gel, gidelim yanına... Ferit bey Esra'yı görünce fısıldadı: - Bak Nevin, bak canım, kim geldi, Esra geldi Nevin bak, Serdar'ımın sözlüsü geldi, gelinimiz geldi... Nevin hanım Esra'nın adını duyunca boğuk bir feryatla sarstı ortalığı. Kollarını açtı genç kıza: - Yavruuuum, bir tanem, Serdar'ımın armağanı bana, gitti yavrum, aslanımız gitti kızım... Esra, yaşlı kadına sarıldı bütün gücüyle, onu göğsüne bastırıp gözlerini kapadı. Söyleyecek bir tek kelime dahi bulamıyordu. O anda başladı ağlamaya. Sarsılarak, hıçkırarak, delicesine ağlıyor, bir çağlayan gibi akıyordu gözyaşları. Acı haberi duyduğundan beri ağlayamıyor, bir kaya parçası yerleşmiş gibi boğazına tıkanmış, nefes alamıyordu. Şimdi boşanmıştı sinirleri. Bir anda bir el gırtlağında düğümlenen bütün engelleri çekip çıkarmış ve gözyaşlarını serbest bırakmıştı. Tülin hanım ve Feridun bey de katılmıştı topluluğun arasına. Nevin hanım ise sıkı sıkı sarıldığı Esra'yı bırakmıyordu. Ölüm vuku bulduğundan bu yana tam üç tane sakinleştirici yapılmıştı Nevin hanıma. Biraz o ilaçların etkisinden, biraz da yaşadığı acının şokundan hareketleri bilinçsizleşmiş, çevresiyle ilgisi kesilmiş, acısı yüreğinde, ama tepkileri farklılaşmış bir haldeydi... Saatler ilerliyor, Nevin hanım bir türlü hastahaneden ayrılmıyordu. Serdar'ın naaşı buzhaneye indirilmişti. Nevin hanım oğlunun hastahanede olduğunu bildiği için "buradan bir yere gitmem" diye tutturmuştu. Ne Ferit bey, ne profesör Haldun bey, ne de kızı Meral ikna edebilmişti onu. Bir şey yapılamıyordu.