Borçlar korkunç rakamlardaydı!

A -
A +

Fidase hanım baygınlıklar geçiriyordu ağlamaktan. Amerikalı gelin ise hiçbir şey anlamadan hayretle olanları izliyordu. O gece saat dokuzda şirketin muhasebecisi geldi Tamer'le ve Berker'le görüşmek için. Üç adam çalışma odasına kapanıp gece yarısına kadar çalıştılar. Gece yarısı olduğunda çalışma odasının kapısı açıldı ve uykusuz, yorgun ve umutsuz bir yüzle çıktı Tamer. Durum düşündüklerinden de vahimdi. Son iki yıldır Seyfi bey bütün şirketin işlerini trilyonlar tutan kredi ve borçlarla çevirmişti. Son beş aydır da tıkanmalar başlamıştı. Faizler yükselmiş, aylık ödemeler korkunç rakamlara ulaşmıştı. Seyfi beyin ölümü üzerine de alacaklılar paniğe kapılmış, hepsi erken davranıp paralarını kurtarmak için yasal işlemlere başvurmuşlardı. Yaşlı adamın cenazesinin kaldırıldığı gün yirmi iki tane protesto gelmişti şirkete. Tamer muhasebeciye döndü kapının önünde: - Yarın iflasımızla birlikte konkordato ilan edin lütfen. Ne var ne yok satılıp belli bir plana göre ödemeler yapılsın. Muhasebeci omuzlarını kaldırdı: - Beyefendinin mal varlığı borçları karşılamaya yetmez efendim. Tamer haykırdı bu sözler üzerine: - Canımı alsınlar o zaman... Başka bir şeyim yok!.. *** Gerçekten çöküş bütün hızıyla gerçekleşmişti. Şirketin bütün alacaklıları paralarını kurtarabilmek için gereken kanuni yollara müracaat etmiş, Coşkunlar'ın bütün mal varlığına el konulmuştu. Köşk haraç mezat satılmış, arabalar, eşyalar, yazlıklar ve bankadaki menkul varlık ellerinden uçup gitmişti. Tamer günlerdir ifade veriyor, mahkeme mahkeme dolaşıyordu. Bu arada tüm defterler incelenmiş, son iki yıl içinde vergi ödemelerinde usulsüzlük tespit edilmişti. Karşılıksız çekler ortaya çıkmıştı. Bu çeklerin çoğunda Tamer'in imzası vardı. Seyfi beyin emriyle imzaladığı her kağıt bir suç delili olarak karşısına çıkmaya başlamıştı. Fidase hanım yanıp yakılıyor, durmadan ağlıyordu. Berker ise her şeye rağmen bir evladın yapması gereken neyse onu yapmaya çalışıyor, annesini teselliye uğraşıyordu. Karısıyla karar vermişler, Amerika'ya dönüp yerleşmeyi planlamışlardı. Tamer ise ısrarla Berker'den annesini de beraberlerinde götürmelerini istiyordu. Kendisinin geleceğini parlak görmüyor, bu yüzden hiç olmazsa annesinin bu hengameden uzaklaşmasını istiyordu. Artık hiçbir şeysiz, beş kuruşsuz durumdaydılar. Ama buna rağmen her gün yeni bir borç ortaya çıkıyor, onları daha çok batağa gömüyordu. Berker nezarethanenin kapısında oturmuştu. Ağabeyinin sorgusu vardı içeride. Bu sefer karşılıksız çek olayından ifadesi alınıyordu. Bekleyiş yaklaşık iki saattir sürüyordu. Sonunda sorgu odasının kapısı açıldı. İki sivil polisin arasında sakalları uzamış, gömleğinin yakası gevşetilmiş, göz altları şişmiş bir şekilde Tamer göründü. Berker hemen hareketlendi. İki adım attı ağabeyine doğru. Ama sivil polislerden biri durdurdu onu: - İzin verin beyefendi, savcı beyle görüşme var. - Ama ağabeyim benim, sadece nasıl olduğunu soracağım. Polis yüzünü buruşturdu: - Şu anda kendisi göz altında efendim. Görüşemezsiniz. DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.