Alper'i alan uzun boylu adam taksi şoförüne parayı verdikten sonra çocuğun elinden tutup önünde indiği sarı binaya girdi. Bir kat çıktıktan sonra sağ taraftaki eski, boyası dökülmüş kapıyı çaldı. Biraz sonra saçı başı darmadağınık bir kadın açtı kapıyı. Yüzünü buruşturarak baktı adama: - Nihayet evin yolunu buldun değil mi? Adam sert bir sesle azarladı kadını: - Konuşup durma, al şu çocuğu. Bundan sonra burada kalacak. Sen bakacaksın! Kadın tiz bir sesle bağırdı: - Bu da nesi? Kendime bakamıyorum ben, bir de çocuk mu getirdin? İstemem... Adam elinin tersiyle kadının yüzüne bir tokat vurdu: - Sana kaç kere benim dediklerime itiraz etme diyeceğim ben? Kadın can acısıyla sinmişti. Nefret dolu bakışlarla süzdü Alper'i. Sesini çıkartmadı. Küçük çocuğun kolunu kopartacakmış gibi hızla çekerek odaya götürdü. Canı yanmıştı Alper'in. Ağlamaya başladı. Kadın karşısına dikildi ve işaret parmağını sallayarak azarladı: - Sus, sesini duymayayım. Bir de başımı kazana çevirme. Yat şuraya zıbar! Sonra adama döndü: - Para vermiyorsun, yemek getirmiyorsun, neyle bakacağım ben bu çocuğa? Adam elini cebine atıp para çıkardı ve tahta masanın üzerine fırlattı: - Al şunu kes sesini. Patronun emri böyle... Bu çocuğa bakacağız. Alper, tanımadığı bu zalim insanların yanında yaşayacaktı artık. Gülsüm gözleri parlamış bir şekilde paraları aldı ve aceleyle koynuna soktu. Uzun boylu adam elini yüzünü yıkayıp geri geldi: - Hazırla bir şeyler de yiyeyim. Sonra gideceğim, işim var... Gülsüm başını geriye attı: - Bak Şükrü, sana söylüyorum, eğer bu çocuk için para getirmezsen bırakırım sokağa. Şükrü pis pis sırıttı: - Merak etme... Bu çocuğun bakımını patron emretti. Biz de yolumuzu buluruz az çok. Sıkıntı çekmezsin. Gülsüm memnun olmuştu. Yan gözle çocuğa baktı. Alper bir kenara büzülmüş oturuyordu. Korkuyla büyümüştü gözleri. Gülsüm göz kırptı küçük Alper'e: - Suratı da pek güzelmiş. Kimin nesi bu? Şükrü bacaklarını sehpanın üzerine koymuştu: - Bizimle çalışan birinin. Anasından ayrılmış mı ne, anlamadım pek ne dediğini. Fazla açıklama yapmak istemiyordu. Çünkü patron çocuğu almasını söylediği zaman oldukça da yüklü bir miktar para vermişti beraberinde Şükrü'ye. Bu paranın çok az bir kısmını Gülsüm'e vermişti Şükrü. Kalanını cebine atmıştı. Gülsüm dudak büktü: - Yazık yahu! Bak içim parçalandı şimdi... Alper dudakları titreyerek bakıyordu etrafa. Ağlamamak için olanca gücünü sarf ediyordu küçük çocuk... > DEVAMI YARIN