Coşkun'un gözlerinden ateş fışkırıyordu: - Nereden bulduğumu bırak baba! Soruma cevap ver; Bunlar ne? Yahya bir anda on yaş ihtiyarlamıştı sanki. Yutkundu: - Oğlum, bu çok eski bir hikâye.... Uzun bir mesele... Coşkun kararlıydı: - Dinliyorum baba, vaktim var benim... Yaşlı adam omuzları çökmüş bir şekilde kuruyan dudaklarını diliyle ıslattı: - Eve gidelim, böyle yol ortasında konuşulacak şey değil. Artık yıllardır korkuyla düşündüğü o meşum an gelmişti demek. Bundan asla kaçışı olmadığını biliyordu. Karşısında mesleğini eline almış, kariyer sahibi, akıllı bir insan vardı. Hiçbir şekilde, hiçbir bahaneyle geçiştiremezdi bunu. Hiç konuşmadan hızlı adımlarla eve geldiler. İçeriden mis gibi börek kokuları geliyordu. Müşerref Hanım oğlunu ve kocasını görünce, hiçbir şeyden habersiz neşeyle bağırdı: - Böreğin kokularını aldınız ha? Yahya elini kaldırarak susturdu karısını. Yaşlı kadın fevkalade bir şeyler olduğunu anlamıştı. Korkuyla baktı ikisinin de yüzüne. Yahya ayakkabılarını çıkarttıktan sonra karısına döndü: - Sen de gel Müşerref, birlikte konuşalım. Oturma odasına girdiler. Müşerref Hanım ve Yahya Efendi kanepeye oturdu, Coşkun da karşılarındaki tekli koltuğa. Gözleri kısılmıştı. Kaşları çatıktı. Karşısındaki insanlarda suçlu çocuk görüntüsü vardı. Bir yudum su içti Yahya Efendi: - Oğlum sen bizim öz oğlumuz değilsin! Coşkun dudaklarını ısırdı. Yüzü gerildi. Gözlerini sımsıkı kapattı. Müşerref Hanım ağlamaya başlamıştı. Yahya devam etti fısıldar gibi: - Yıllar önce...... *** Yarım saat sonra genç adam olanı biteni öğrenmişti. Yahya söyleyeceklerini tamamlamış sessizce yere bakıyordu. Müşerref Hanım ise sessiz sessiz ağlamaya devam ediyordu. Coşkun yumruklarını sıkmıştı: - Demek o adam benim babam, öyle mi? Bunu biliyor... Onun öz oğlu olduğumu biliyor... İnanamıyorum, neden benden sakladınız bunca sene? Neden söylemediniz? Yahya Efendi yutkundu: - Bunun nasıl söylenebileceğini bana anlatır mısın? Beceremedik oğlum. Senin bizim gözümüzde öz yavrumuzdan bir farkın yok. Ben hiçbir çıkar gözetmeden bağrıma bastım seni, kendi kanımdan canımdan bildim. Coşkun acıyarak baktı babasına. Kalkıp onun önünde diz çöktü, başını dizlerine yasladı... DEVAMI YARIN