Nazım dudaklarını ısırdı. Koşar adımlarla indi merdivenlerden. Karısını sakinleştirmeye çalışıyordu: - Bağırma Belkıs, babam çağırmış Tahir'i... Ne olur bağırma!.. Belkıs öfke içinde haykırdı: - Dayanamayacağım artık. Gerçekten dayanamayacağım. Ya ben ya da baban Nazım!.. Bu yaşlı ihtiyar mutluluğumu kıskanıyor benim... Bu sırada salon kapısı açıldı ve Ahmet Fazıl Bey göründü kapıda: - Seni mi kıskanıyorum ben? Bana bak küçük hanım, bu ev benim, benim kurallarım geçer bu evde. Seni bu evde istemiyorum. Oğlumu da istemiyorum. Hepinizden uzak olmak istiyorum. O sümsük kızını da istemiyorum. Gidin evimden. Gidin başka bir yerde oturun. Eğer üstelerseniz beni daha başka şeyler yapmaya mecbur bırakırsınız!.. Sakin bir şekilde salonun ortasına kadar ilerledi ve tekrar konuşmaya başladı. Bu sefer hem Nazım'a hem de Belkıs'a bakıyordu: - Bu eve neden geldiğini biliyorum. Oğlumla neden evlendiğini de biliyorum. Ya edebinle otur, ya da bütün hayallerini yerle bir ederim!.. Sen Nazım! Sana kaç kere söyledim. Ben senin karının ağzının kokusunu çekemem bu yaştan sonra. Buna cesaret etmene izin vermem! Nazım tedirgin olmuştu: - Baba, lütfen! Neden sakince konuşmuyoruz? Ahmet Fazıl Bey alaylı bir şekilde güldü: - Konuşmak mı? Konuşmak falan yok! Ben söyleyeceğim siz dinleyeceksiniz. Nazım sinirlenmişti: - Benim hayatıma müdahale etmekten ne zaman vazgeçeceksin? Elli yaşına geldim, hâlâ hayatımın içindesin... Bırak artık yakamı! - Benden hesap mı soruyorsun? Neyi doğru yaptın ki hayatında sen? Ben olmasaydım şimdi nerelerdeydin? Nazım gözlerini açtı: - Beni konuşturma şimdi baba! Senin bu tutumun yüzünden kaç kişinin hayatı mahvoldu bilmiyor musun? Ahmet Fazıl Bey irkildi: - Hataların için beni mi suçluyorsun? Nazım sesini yükseltmişti: - Kim suçlu peki? Senin bu tavrının bedelini bir kişi mezarda ödüyor, diğeri nerede bilmiyorum, ne halde bilmiyorum, ben de bu hakaretlere maruz kalarak ödüyorum. Nesin sen? Bu hakkı kim veriyor sana? Ahmet Fazıl Bey gözlerini kıstı: - Demek eski defterler açılıyor öyle mi? Evladını suçlayarak terk eden ben değilim... Küçücük bebeği görmek istemeyen sensin... Nazım acı bir gülümseme ile kaldırdı başını: - Senin de canına minnetti ama. O anlık duygularımın esiri olmam, çaresizliğimin yaptırdığı bir hataya ortak olan sensin. Bana destek olacağına o hatanın arkasından giden sensin!.. > DEVAMI YARIN